Sonradan kurulan davalı şirketin, asıl borçlu davalı şirketin aktif değerleri ile aynı sektörde faaliyetine devam ettiği, asıl borçlu şirketin ise gayri faal ve borçlarını ödeyemez durumda olduğu ve bu itibarla yeni kurulan davalı şirket ile asıl borçlu şirket arasında organik bağın ötesinde gerek yönetimsel, gerekse mal varlığı açısından iktisadi bütünlük olup birbirinin devamı mahiyetinde oldukları gözetildiğinde, sonradan kurulan davalı şirketin asıl borçlu davalı şirketin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla ve kötü niyetle kurulduğunun kabulü gerektiği- Tüzel kişilik perdesinin çapraz olarak aralanması koşullarının oluşması halinde, artık hukuki bakımdan mevcut olan duruma göre değil de, fiili duruma göre karar verilmesi gerektiği ve bu durumda davalı şirketlerin farklı tüzel kişiliklere sahip olduğu yolundaki savunmaların hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı, bu itibarla asıl borçlu davalı şirketin, davacı bankaya olan borcundan dolayı diğer davalı şirketin de sorumlu olduğu-
Yabancı para alacağına ilişkin davalarda, talep edilen yabancı paranın "dava tarihindeki" efektif döviz kuru karşılığı Türk lirasına göre karar düzeltme sınırının hesap edileceği, Dairenin "karar tarihi" itibariyle (TL) karşılığının gözetilmeyeceği-
Alacaklının icra takibine karşı, borçlunun yaptığı itirazın iptali ile itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlayan ve takip hukukundan doğan bu davada; tespit edilecek konu, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında takip tarihi itibari ile haklı olup olmadığının belirlenmesi olup, zira genel hükümlere göre açılacak alacak davalarında haklılık durumu dava tarihi itibariyle tespit edilebilirken, İİK’dan doğan itirazın iptali davalarının sonuçları farklılık arz ettiğinden bu davalarda haklılık durumunun takip tarihi itibariyle belirlenmesi gerektiği- Somut olayda, kabul beyanı ile bağlı olan birleşen dosya davalısı, 22.01.2009 tarihli itiraz dilekçesiyle takip tarihi itibari ile borcun 10.000,00TL’sinden sorumlu olduğunu belirtmiş olup, birleşen dosya davalısına yönelik olarak açılan davada, dava değerinin 67.855,37TL olarak gösterildiği, yapılan itirazın, takipten sonra işleyecek faiz oranına, miktarına ve ferilerine yönelik olduğu ve mahkemece, takip tarihi itibari ile, varlığı kabul edilen 10.000,00 TL ile ilgili olarak 19.03.2004 tarihinden itibaren işleyecek olan faiz, faiz oranı ve faizin gider vergisine yönelik itirazın üzerinde durulması ve bu konu hakkında bir inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Araç sürücüsünün tam kusuru ile sebebiyet verdiği zararı güvence yönetmeliği ve mevzuat gereği ödemek durumunda kalan davacının yine yönetmelik gereği ödediği tazminatı, araç sürücüsünün mirasçısı olan davalılara rücu edilebileceği-
Mahkemece verilen hükümde, davalı şirketin asıl alacak ve işlemiş faiz alacağından poliçe limiti uyarınca sorumlu olacağı belirtilmiş olmasına rağmen, poliçe limitinin ne miktarda olduğunun belirtilmemesi, davalının sorumlu olduğu miktarın tespiti açısından sorun oluşturacağı gözetilmeden yazılı olduğu şekilde hüküm kurulduğu, mahkemece sorumluluk miktarının açık ve anlaşılır biçimde tespit edilmesi için yapılması gerekenin, davalı şirketin komşu sorumluluk poliçe limiti belirtilerek sorumlu tutulması olduğu-
Takas talebinin mutlaka karşı dava şeklinde ileri sürülmesi zorunlu olmayıp, savunma olarak da ileri sürülmesinin olanaklı olduğu, ilke olarak, takas def'inin de diğer def'iler gibi cevap dilekçesinde süresinde ileri sürülmesi gerekeceği, somut olayda cevap dilekçesi incelendiğinde takas def’inin ileri sürüldüğünün görüldüğü, bu konuda karşı dava açılmasına gerek olmadığı, bu nedenle davalının aşamalarda belirttiği zararının yöntemine göre belirlenerek sonuca gidilmesi gerekeceği-
Davacı bankanın davalı kefilden talep edebileceği asıl alacak miktarının kaynak kullanım destekleme fonu, cezai faiz ve gecikme zammının toplamı olduğu, mahkemece davalının itirazının bu miktar üzerinden iptaline karar verildiği ve ancak bu miktarı oluşturan cezai faiz ve gecikme zammının mahiyetinin yanlış değerlendirilmesi sonucu asıl alacağın daha az bir meblağ olduğunun kabulü ile bu miktar alacağa takip tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmesinin doğru olmadığı, mahkemece asıl alacak ile temerrüt tarihinden takip tarihine kadar işlemiş temerrüt faizinin saptanması, asıl alacak ve dava dışı asıl borçlunun işlemiş temerrüt faiz borç miktarı toplamı davalının kefalet limitinin üstünde kalırsa kefalet limitini geçmeyecek şekilde itirazın limit miktarı üzerinden limit altında kaldığı takdirde ise toplam miktar üzerinden takibin devamına karar verilmesi gerekeceği-
Kıdem ve ihbar tazminatı karşılığının, davalı tarafından davacıya hakedişinden kesilmesi işleminin hukuka ve sözleşme hükümlerine uygun bulunduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece itirazın iptaline karar verilmekle, TBK.'nun 121. maddesine aykırı olmayacak şekilde, asıl alacağa takip tarihinden itibaren reoskont faiz oranının uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, hükmolunan miktarın % 40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının düzenlediği ve sözleşmede kararlaştırılan bedeli içeren iki adet fatura davalı defterinde herhangi bir ihtirazi kayıt ihtiva etmeden kayıtlı olduğundan mahkemece, davacının sözleşmedeki edimlerini yerine getirdiğinin kabul edilmesi isabetli olmuş ise de ; dosyada alınan teknik bilirkişi raporlarında sözleşmeye uygun topraklama sisteminin yapılmamış olduğu ve yıldırım düşmesi sonucu davacı tarafından değiştirilen anemometrenin garanti süresi içinde işgöremez duruma geldiğinden herhangi bir ücret istenemeyeceği belirlendiği halde bu miktar bakımından da itirazın iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-