Davalılar arasındaki sözleşmede, tarafların adi ortak oldukları açıkça düzenlenmeyip, ortaklardan birinin sadece “kâr ortağı” olduğu belirtilmiş ve bu ortağa diğeri tarafından adi ortaklığı idare ve temsil yetkisi verilmemişse, davalıların adi ortak olduklarının kabul edilemeyeceği ve bu nedenle davalılar hakkında açılan tahsil davasının husumet yönünden reddi gerekeceği-
«İtirazın iptali davası»nın ıslah yoluyla «tahsil davası»na çevrilip inkâr tazminatına hükmedilmesinin istenmesi halinde mahkemece inkâr tazminatı isteminin reddine ve reddedilen miktar üzerinden nisbi olarak davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği–
Bir yıllık hak düşürücü süreden sonra «itirazın iptali davası» olarak açılmış olan davanın ıslah istemi olmaksızın salt dava ekonomisi kurallarına dayanılarak «alacak davası» olarak görülemeyeceği–
Unsurları belli olmak koşuluyla devamlı, değişik muhtevalı, birden çok yükümlülükleri içeren bir borç (kredi borcu ilişkisi) için kefil olunabileceği–
İİK. 67’de inkâr tazminatı talebi için bir süre öngürülmemiş olduğundan son oturumda dahi tazminat istenebilir mi? Bu durumda «iddianın (savunmanın) genişletilmesi yasağı» sözkonusu olur mu?–
İş sahibinin kendi düzenlediği hakedişte belirtilen borç
Haricen düzenlenip altındaki imzaları notere tasdik ettirilmiş olan kredi sözleşmesindeki imzasını inkâr eden borçlunun bu konudaki iddiasına dayanarak senedi tasdik eden noteri de taraf göstererek «ayrı bir sahtelik davası» açabileceği gibi (CMUK 314), açılmış bulunan bir davada «hadise» şeklinde de (HUMK. 316; şimdi, HMK. 208/3) ileri sürebileceği–