İcra dairesindeki kefaletlerin ilamlı icra takibine konu edilebilmesi için, icra kefaletinin yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerektiği- İcra mahkemesince, icra kefaletinin geçersizliği ile ilgili başvurunun esasının incelenmesi, kefalet tutanağının kefaletin şeklini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu'nun 583. maddesinde belirtilen şartlarda düzenlenip düzenlenmediğinin belirlenmesi ve anılan kefalet tutanağının İİK'nun 38. maddesi anlamında ilam mahiyetindeki belgelerden olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği-
Takip konusu belgenin ilam hükmünde belge olmadığına ilişkin şikayetin süresiz olarak ileri sürülebileceği- İcra emri tebliği üzerine, şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece, TBK. mad. 581 vd. kapsamında icra kefalet işleminin, İİK'nun 38. maddesi uyarınca ilamlı icra takibine konu edilip edilmeyeceği değerlendirilerek, ilamlı takibe konu edilemeyeceğinin belirlenmesi halinde, kefaletin geçersizliğine değil, bu kefalete dayalı olarak gönderilen icra emrinin ve varsa icra kefili sıfatı ile yapılan işlemlerin iptaline karar verilmesi gerektiği-
İcra kefilinin eşinin, kefalete rıza göstermemesi ve tutanağa kefilin sorumlu olacağı borç miktarının kefilin kendi el yazısı ile yazmaması halinde,  kefalet tutanağı, TBK.'nun 583 ve 584. maddelerinde belirtilen şartlara uygun olarak düzenlenmediğinden, "icra emrinin iptaline" karar verilmesi gerektiği, bu durumda, icra kefaletinin de iptaline karar verilemeyeceği-
Mahkemece, asıl borçlu müteveffanın mirasçılarının mirası reddettikleri göz önünde bulundurularak, ödenmeyen tüketici kredisi borcu nedeniyle artık kefile başvurabileceği kabul edilmek suretiyle ve fakat davalının "murisin hayat sigortası bulunduğu" yönündeki savunması araştırılarak karar verilmesi gerektiği-
İcra emri tebliği üzerine, İİK'nun 16. maddesine göre şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece, TBK'nun 581 vd. maddeleri kapsamında, "icra kefalet işleminin İİK'nun 38. maddesi uyarınca ilamlı icra takibine konu edilip edilmeyeceği" değerlendirilerek, "ilamlı takibe konu edilemeyeceği"nin belirlenmesi halinde, "kefaletin geçersizliğine veya iptali"ne değil, "sadece bu kefalete dayalı olarak gönderilen icra emrinin iptali"ne karar vermekle yetinilmesi gerekeceği-
Borçlu şirket ile alacaklı banka arasında protokol imzalanmış ve anılan protokolle talep dışı şirkete kullandırılan kredilere garantör olunmuş ve ayrıca bu protokolü, diğer borçlular müteselsil kefil olarak imzalanmış, böylece bu protokol ile garantör ve müteselsil kefil olarak bankaya karşı talep dışı üçüncü kişinin işyeri satışından kaynaklanan borcuna teminat vermiş oldukları- Borçlular, ihtiyati haciz talep eden banka tarafından keşide edilen ihtarnameye verdikleri cevaplarında, talep dışı kişinin borcunun işyeri satışından kaynaklanmadığını ileri sürmedikleri gibi, ihtiyati haciz talep eden bankanın rehin hakkının, taraflarına devri halinde talep edilen borcun ödeneceğini bildirmiş olduklarından, öncelikle, asıl borçlu şirket yönünden talebin kabulüne karar verilmesi gerekmekte olup, sözleşmeye kefil olan diğer borçlular yönünden ise, talebe konu krediden sorumlu olup olmadıkları, TBK’nın 581. vd. maddeleri uyarınca değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Kefalet nedeniyle ödenen paranın asıl borçludan tahsili istemine ilişkin davada, davacının, davalıdan olan alacağının davacının şahsının kefaletine dayalı olup, hisseye bağlı olmadığı, davacının, davalı şirketin ortağı olması, ortaklık hissesini tüm aktif ve pasifi ile birlikte devretmiş olmasının rücu hakkını ortadan kaldıramayacağı-
Davacı bankanın, davalılar asıl borçlu ve adi kefil hakkında, sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle sözleşmeyi feshedip ihtarname tebliğine rağmen borcu ödememeleri üzerine sözleşmeden doğan alacaklarının tahsili için başlattığı takibe vaki itirazın iptali davasında; diğer davalı sözleşmenin adi kefili olup, sözleşmede kefalet limitinin gösterilmemesi nedeniyle kefaletin geçersiz olduğu, kefalet geçerli olsa bile davacının önce asıl borçluyu takip edip takip semeresiz kaldıktan sonra adi kefile başvurması gerektiği-
İcra kefalet tutanağında alacak miktarı gösterildiğinden ve şikayetçinin kefaleti tüm dosya borcuna ilişkin olduğundan kısmi kefalet durumunun söz konusu olmadığı- Kefaletin haciz baskısı altında verilmesi nedeniyle geçersizliğinin ileri sürülmesi icra mahkemesinde tartışılamayacağı, geçerli olan kefalet nedeniyle asıl alacaklı hakkındaki takip kesinleştikten sonra alacaklı talebi üzerine düzenlendiği ve tebliğ edildiği anlaşılan icra emrinin usulüne uygun olduğu-
İcra kefalet tutanağında alacak miktarının gösterildiği ve şikayetçinin kefaleti tüm dosya borcuna ilişkin olup kısmi kefalet durumu da söz konusu olmadığından, şekli unsurlar bakımından geçerli bir kefaleti bulunan şikayetçinin kefalet tutanağında borç miktarının gösterilmediğine yönelik iddiası yerinde olmayıp,mahkemece; şikayetin reddine karar verileceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor