Davacı yanın, genel kredi ve teminat sözleşmesinde TBK'nın 583/1. maddesine göre çift imza - çift beyan bulunmadığı iddia edilmiş ise de, davacı yanın ana sözleşme ve temsil ve ilzama yetkili temsilci tarafından kefalet tarihi, kefalet türü, kefalet limitinin el yazısı ile yazıldığı ve sözleşmenin her iki temsilci tarafından ayrı ayrı imzalandığı, dava tarihi itibariyle dava dışı şirketin davacı bankaya ödenmemiş borcu bulunduğu, davacı yanında dava dışı şirkete vermiş olduğu kefaletinin de devam ettiği-
İtirazın iptali davası kısmen kabul, kısmen reddedildiğine göre, reddedilen miktar yönünden kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-
Nüfus kaydına göre; taahhüt tarihinde evli olan kefilin, eşinin kefalet işlemi öncesinde veya icra kefilliği sırasında rızasının alınıp alınmadığının belirtilmemesinden dolayı; kefilin, icra kefilliğinin ve icra kefalet sözleşmesine dayanılarak verilen taahhüdünün geçersiz olduğu-
Usulüne uygun olarak verilen icra kefaletinin ilam hükmünde sayıldığı, icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin kanunda öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılması gerektiği, bu gerekçeyle de icra emri tebliği üzerine şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması üzerine, mahkemece, TBK'nun 581 vd. maddeleri kapsamında icra kefalet işleminin İİK'nun 38. maddesi uyarınca ilamlı icra takibine konu edilip edilemeyeceği yasal dayanaklarıyla değerlendirilmiş, (icra kefaletinin) ilamlı takibe konu edilemeyeceğinin belirlenmesi halinde; kefaletin geçersiz olduğuna değil, yalnzca bu kefalete dayalı olarak gönderilen icra emrinin ve (somut olayda mevcut ise) icra kefili sıfatıyla yapılan işlemlerin iptali ile yetinilmesi gerektiği-
Davalının “Kefalet Sözleşmesi” başlıklı sözleşmedeki teminatının garanti sözleşmesi amacı ile değil, kefalet amacı ile verildiği- 818 sayılı BK’nın 18/1. (6098 sayılı TBK’nın 19/1.) maddesi gereğince de davalının bu iradesinin bir kefalet amacına yönelik olduğu- Bu durumda, dava konusu sözleşmenin kefalet sözleşmesi niteliğinde olduğu ve 818 sayılı BK’nın 484. (6098 sayılı TBK’nın 583.) maddesi gereğince kefilin sorumlu olduğu miktarın sözleşmede belirtilmemiş olması karşısında kefalet sözleşmenin bu hâli ile geçersiz olduğu-
Nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın kefilden tahsili istemi-
Sözleşmenin kefaletname başlıklı birinci sayfasında davalı kefillerin imzası bulunmamakta, davalıların birinci sayfayı kabul etmedikleri, kefalet limiti ve kime kefil olunduğu hususları da bu imzasız birinci sayfada yer almakta olup, davalı kefillerin imzası bulunan 2. sayfada içeriğiyle davalıların kefalet sorumluluğuna gidilmesinin mümkün olmadığı, zira kefalet sözleşmesinin iki sayfası arasında fiziki bir bütünlüğün de olmadığı-
Hakkında takip yapılan asıl borçlu yönünden takibin kesinleşmediği dönemde verilen icra kefaletinin de geçerli olduğu, asıl borçlular hakkında takibin kesinleşmemesinin sadece kefile icra emri gönderilmesine engel teşkil edeceği- Şikâyete konu olabilecek bir icra emri çıkartılmadığı, istem, icra kefilinin hacizde muhafaza işlemine engel olmak için icra kefili olduğunu ileri sürerek "icra kefaleti işleminin iptaline" ilişkin olup bu istemin genel mahkemelerde açılabilecek bir davanın konusunu oluşturacağı, dar yetkili icra mahkemelerinin şekli incelemeyle karar vermesi nedeniyle, "kefaletin geçerli olup olmadığı" konusunda araştırma yapamayacağı-
Çek yaprakları bedelinden müteselsil kefiller sorumlu mudur? Kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiği, kefalet sözleşmelerindeki belirlilik ilkesi uyarınca kefil olunan açısından belirli yani ferdileştirilmiş bir borcun varlığının arandığı, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğu- Kredi sözleşmesini imzalayan müteselsil kefilin risk altındaki çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiği- "İmzalanan kredi sözleşmesinde 'müşterinin verilen çek karnesini özenle saklamaya mecbur olduğu, bankanın verdiği çek karnelerini her zaman geri isteyebileceği, kredinin kapatılması hâlinde kullanılmayan çek karnesi ve çeklerin bankaya iade edileceği çekten doğan sorumluluğun tamamen tarafına müşteriye ait olduğunun' kabul ve taahhüt edildiği, sözleşmedeki 'sözleşmede imzası bulunan kefil veya kefillerinin müşterinin bu sözleşmeden veya her ne olursa olsun gerek yalnız olarak gerekse diğer kişilerle birlikte aslen veya kefil sıfatıyla borçlandığı veya borçlanacağı (kefalet dâhil) bütün meblağları bankaya karşı 1. maddede yazılı kredi miktarına kadar müşterek borçlu-müteselsil kefil olarak üstlenir veya üstlenirler” hükmü gereği depo talebinden müteselsil kefiller olan davalıların da sorumlu olduğu, bu nedenle yerel mahkeme direnme kararının onanması gerektiği' ve yine diğer bir görüşe göre 'takibe konu borcun ilamsız icra takibine konu edilemeyeceği' yönündeki değişik gerekçe ile kararın bozulması gerektiği" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğu tarafından kabul edilmediği-
Alacak davasına süresi içinde cevap vermeyen davalının davacının davasını dayandırdığı tüm vakıaları inkar etmiş sayılacağı- Davalı tahkikat sırasında verdiği bilirkişi raporuna itiraz beyanında faktoring sözleşmesinde kendisine kefil sıfatıyla atılan imzaya itiraz ettiğinden, davacının öncelikle davalı tarafından kabul edilemeyen imzanın davalı eli ürünü olduğunu ispatlaması gerektiği- Mahkemece faktoring sözleşmesi aslının ibrazını sağlayıp bu sözleşmede davalıya atfen kefil sıfatıyla bulunan imza davalıya gösterilip imzasını inkar ederse huzurda imza örnekleri alınıp daha sonra taraflarca gösterilecek davalıya ait medar-ı tatbik imza örnekleri de getirtilip ayrıca davalının aynı sözleşmede faktoring müşterisi şirket temsilcisi olarak attığı imzayı da grafolojik bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği-