Vekaletin ölümle kendiliğinden sona ereceği-
Takip ehliyetine ilişkin hususların kamu düzenine ilişkin olduğu ve re'sen nazara alınması gerektiği- Alacaklının ölümü nedeni ile mirasçılarını gösteren veraset belgesi sunulması istenerek takibe mirasçılar adına devam için mirasçıların vekaletnamelerini sunmak ve icra dosyasında gereken işlemleri yapmak üzere süre verilmesi; kefalet tarihi itibarı ile TBK'nun 584. maddesinin henüz yürürlükte olmadığından, geçerli bir kefalet bulunduğu da değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Vekil edenin ölümü ile vekalet yetkisinin sona ereceği- Dairenin ilk bozmasından hemen sonra ölen davacının, ölümünden sonra yapılan tüm işlemlerin yok hükmünde olduğu ve anılan işlemlere hukuken değer verilemeyeceği- Dava konusu taşınmazın olduğu bölgede kadastro çalışması yapıldığına, çekişmeli taşınmazın davalı taraf adına kadastroca tespit edildiğine ve tespite itiraz edilmekle Kadastro Mahkemesinde açılan dava derdest olduğuna göre, tutanak düzenlenmesiyle 3402 sayılı yasanın 25. maddesi gereğince genel mahkemenin görevinin sona ereceği ve kadastro mahkemesince 3402 sayılı yasanın 30. maddesi hükmü gözetilerek cekişmenin giderileceği, mahkemece, davacı mirasçılarının davada yer almalarının sağlanması, ondan sonra elatmanın önlenmesi isteği bakımından 3402 sayılı yasanın 25. maddesi uyarınca kadastro mahkemesi görevli olduğundan aynı yasanın 27. maddesi hükmü gözetilerek elatmanın önlenmesine yönelik istek bakımından davanın tefriki suretiyle kadastro mahkemesine devir kararı verilmesi, yıkım isteği bakımından Kadastro mahkemesine devredilen davanın sonucunun beklenmesi ile hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
BK'nun 513. maddesi uyarınca vekalet sözleşmesi ile kurulan vekalet ilişkisi vekalet verenin ölümü ile sona ereceği -
Dava dışı şirketin tüm aktif ve pasifleriyle birlikte davalı şirkete devredilmiş olması karşısında, davalı şirketin kural olarak bu şirketin tüm borçlarından ve bu arada davacı ile yapılan vekalet sözleşmesinden doğan ücret ve diğer borçlardan da, külli halefiyet gereğince sorumlu olduğu ve bu nedenle dava konusu olayda davacının, dava dışı şirketle arasındaki sözleşme gereğince, şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiği tarih itibariyle muaccel olmuş olan ücret alacaklarının tamamından davalının tümüyle sorumlu olduğunun kabulü gerektiği- Davalı şirketin davacı ile değil, başka bir avukatla çalışmak istemesi ve bu nedenle ona vekalet vermemiş olmasının, avukatın azli niteliğinde olmadığı gibi ve Avukatlık Kanunu’nda düzenlenen haksız azlin sonuçlarını da doğurmayacağı- Dava dışı şirketin tüzel kişiliğinin sona erme tarihi itibariyle, davacının takip etmiş olup da, henüz ücretinin muaccel olmadığı devam eden dosyalar yönünden tam bir ücret isteyemeyeceği, ancak bu dosyalar yönünden sarf etmiş olduğu emek ve mesaisine, hak ve nesafete göre belirlenecek bir ücrete hak kazandığı kabul edilmesi gerektiği-
Davacı asilin öldüğü tarihte (01.07.2013) yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)'nun 'ölüm, ehliyetin kaybedilmesi ve iflas' başlığını taşıyan 513. maddesi sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekalet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olduğu, bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanacağı- Vekaletin sona ermesi vekalet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekalet veren veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekaleti ifaya devam etmekle yükümlü olacağı-
Ölümle davacı ve vekili arasındaki vekalet ilişkisi sona erdiğinden, ölümden sonra vekil tarafından yapılan temlik işleminin geçersiz olduğu-
Ölümle vekaletin son bulduğu nazara alındığında ihraç kararının iptaline ilişkin açılan davanın henüz kesinleşmediği anlaşıldığından; mahkemece ihraç kararının iptaline ilişkin açılan davanın kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davalı şirketin tüzel kişiliği sona ermesiyle vekalet sözleşmesinin kendiliğinden son bulacağı ve b durumda davalı şirket davada vekille temsil edilmediğinden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceği-
Reşit olmayan çocuğu temsilen düzenlenen vekaletname ile verilen vekalet görevi çocuğun ergin (reşit) olmasıyla sona ermeyeceği- İş kazasından doğan maddi ve manevi tazminattan işverenin sorumlu tutulabilmesi için olayın is kazası olması yeterli olmayıp, işverenin, is güvenlisi önlemlerini alma ve özen gösterme yükümlülüğüne aykırı davranışı veya ihmal gösterdiğinin kanıtlanması gerektiği- Kusur sorumluluğunda illiyet bağının, mücbir sebep ve zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilebileceği- Mahkemece, işyeri hekimliği, işgücü sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman olan bir kardiyoloğun da yer alacağı bilirkişi heyetinden İş Kanunu'nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği'nin ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alman önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle, ölen işçinin işyerinde çalışma şartlarının kalp krizini tetikleyip tetiklemeyeceğinin belirlendiği ve iş kazası ile işverenin eylemi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, illiyet bulunuyorsa kalp krizinin oluşumunda işverenin kusurunun bulunup bulunmadığının saptandığı, kusuru mevcut ise kusurunun ağırlığının değerlendirildiği kusur raporu alınarak karar verilmesi gerekirken, "kusur raporu alınmaksızın", olayın niteliği ve oluş şekli göz önüne alındığında sigortalı veya davalıya kusur yüklenemeyeceği gerekçesiyle manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-