Davalı belediyenin, kentsel dönüşüm projesine ilişkin imar planının iptali nedeniyle edimini ifa edememesinden doğan zarar, davacıya teslim edilmesi gereken konutun rayiç bedeli kadar olduğundan, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve analiz raporu çerçevesinde değerlendirilmesi (davalının sorumluluğunun analiz raporundaki değerlerle sınırlı tutulması) durumunda, davacının gerçek zararının tazmin edilemeyeceği, davalı belediyenin sözleşmeyle teslimini vaat ettiği taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedelinden sorumlu tutulması gerektiği- "İfa edilmeyen geçerli sözleşmede davalının taşınmazın rayicinden sorumlu tutulması gerektiği, ancak somut olayda ifa imkânsızlığının bulunduğu ve hükmolunacak tazminatın dava tarihindeki değil, ifanın imkânsız hâle geldiği tarihteki rayiç değer olması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davalı banka tarafından, gerçekte nakit para giriş ve çıkışı olmamasına rağmen, sistem üzerinden yapılan işlemleri perdelemek amacıyla para ödeme dekontu ve para yatırma dekontu düzenlenmesinin fiktif işlem niteliğinde olduğu, davalı banka tarafından kabul edilen bu durumunla ilgili olarak "yapılan işlemlere baştan itibaren davacı şirketlerin yetkilisinin rızasının bulunduğu, onun sözlü talimatları doğrultusunda işlem yapıldığı savunulmakla, davacı şirketler ile davalı banka arasında bir sözleşme ilişkisi bulunmadığına göre davalı bankanın sorumlu olup olmadığı hususunda, davacı şirketlerin yetkilisinin yapılan işlemlere önceden sözlü veya örtülü rıza göstermesi hukuka uygunluk sebebinin araştırılması gerektiği- Davalı banka tarafından yapılan işlemler nedeniyle davacı şirket yetkilisinin rızasının bulunup bulunmadığının, hayatın olağan akışı ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı da gözetilmek suretiyle tespiti gerektiği-
Kusursuz sorumluluğa sahip olan davalı Bankanın, dava konusu çeklerdeki keşideciye atfen atılan imzaların keşideci eli ürünü olmadığının belirlenmesi hâlinde çek hamiline herhangi bir ödeme yapmakla yükümlü olmayacağı- Muhatap bankanın, ileri sürdüğü sahtelik iddiasının ispatı hâlinde, (5941 s. K. m. 3/3) yasal sorumluluk miktarı da dâhil olmak üzere hamile ödeme yükümlülüğü ortadan kalkacağı- Dava konusu çeklerdeki keşideciye atfen atılan imzaların sahteliğine ilişkin uyuşmazlıkta ispat külfetinin, davalı Bankada olduğu nazara alınarak, HMK. m. 211/1-b çerçevesinde bilirkişi raporunda işaret edilen keşidecinin çek tanzim tarihine yakın tarihli, değişik amaçlarla atmış olduğu samimi mukayese imzalarını içeren belge asılları ve davalı tarafından fotokopi olarak sunulan evrakın keşidecinin ıslak imzalarını havi asıllarının teminiyle yapılacak bilirkişi incelemesi sonrasında hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- "Süresinde ibraz edilen çeklerin ödenmediği takdirde muhatap davalı Bankanın haksız fiil hükümlerine göre sorumlu olacağından zarar ve kusurun ispatının davacı üzerinde olduğu, bu nedenle çeklerdeki keşideciye atfen atılan imzaların sahteliğini ispat külfetinin davacı üzerinde bulunduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İşyeri sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu iddia edilen davalılardan rücuen tahsili istemi-
Davalı bankanın ilgili şubesinin gerekli inceleme ve araştırmalar yapmadan sahte belgelerle çek hesabı açarak çek karnesi vermesinin objektif özen yükümlülüğüne açıkça aykırı olduğu ve bankaların, sahteciliği önlemek için hem kendisinin hemde ilgili çek hamillerinin koruyacak her türlü tedbiri almak zorunda olduğu - Dava dışı üçüncü kişi tarafından sahte belgelerle kurulan ticari işletmesi nedeniyle açılmış olup, böyle bir işletmenin gerçekten var olup olmadığı, çek hesabı açılması için gerekli şartları taşıyıp taşımadığı her türlü imkâna sahip olan davalı banka tarafından araştırılmadan çek hesabı açılmasının ve çek karnesi verilmesinin açıkça bankanın objektif özen yükümlülüğüne açıkça aykırı davrandığını kanıtlayan hususlar olarak görülmesi gerektiği bu nedenle davacının oluşan zararından sorumlu olduğu- Basiretli bir tacir gibi davranması gereken davacı şirketin, akidi aleyhine yaptığı icra takibinde akidin adresinin boş olması ve akidine hiçbir şekilde ulaşamaması nedeniyle davacının akidinden tahsilat yapamadığı göz önüne alındığında gerekli araştırmaları yapmadan çeki kabul etmesinin kendi zararının doğmasına veya artmasına müterafik (ortak) kusurunun bulunduğu kabul edilip müterafik (ortak) kusur oranı belirlendikten sonra kendi uğramış olduğu zararın tazmininde bu kusur oranında indirim yapılması gerektiği-
Davacının, davalı bankadaki mevduatının ona ait nüfus ve hesap cüzdanı kullanılmak suretiyle aynı evde kaldığı arkadaşı tarafından çekilmesine ilişkin somut olayda; davalı banka tarafından davacının, dava dışı (ev arkadaşı) ile birlikte bankayı dolandırmak amacıyla el ve iş birliği içerisinde olduğu iddia ve ispat edilebilmediğinden; itimat kurumu olan bankaların aldıkları mevduatları özenle korumak zorunda olmaları ve bu konuda objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından dahi sorumlu bulunmaları karşısında davacının zararından davalı bankanın sorumlu olduğu ve zarar görenin ortak kusurunun da bulunmadığından tazminatta indirim yapılamayacağı-
Davalı, davacının 60.000,00 TL zararının bulunmadığını savunmuş, zararın miktarı konusunda davacı yetkilisi beyanından başkaca hiçbir delil sunulamamış olmakla ve diğer davalı ceza dosyasında alınan ifadesinde "daha düşük miktarda parayı kasadan aldığını" kabul etmekle, sırf davacı iddiasından hareketle davalının kabulünden fazlasına hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Dava dışı banka çalışanının usulsüz işlemleri ile davacıya ait hesaptan çektiği ileri sürülen mevduatın davalı bankadan tahsili istemi-
Davacının “adam çalıştıran” konumunda olup, sahtecilik işlemi yapan çalışanını seçmede ve denetlemede TBK’nın 66. maddesi uyarınca özen yükümlülüğüne uygun davranması gerektiği, Yükümlülüğe aykırı davranılması halinde adam çalıştıranın zararın oluşumunda müterafik kusurlu kabul edileceği, mahkemece öncelikle tarafların kusur oranlarının tespit edileceği-
Uyuşmazlığın tedavi amaçlı tıbbi müdahaleden kaynaklanmış olduğu, taraflar arasında vekâlet ilişkisinin mevcut olduğu ve TBK mad. 502 ve devamı maddeleri uyarınca; vekil olan doktorun sadakat ve özen borcunun bulunduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre, tedavinin tıbbi usullere ve kurallara aykırı yapıldığı anlaşıldığından, doktorun tedavi ücreti ve iş bedeline hak kazanmadığı ve yaptığı müdahale sonucu ortaya çıkan zararın giderilmesi için, davacı yeniden tedavi masrafı yapmış olduğundan, davalılara ödediği tedavi bedelinin tamamı ile vekâlet görevinin tam olarak yerine getirilmemiş olması nedeniyle zararının giderilmesi için yapılması gereken tedavi masraflarını yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleri ile talep edebileceği- Davalıların özensiz ve tıbbi kurallara aykırı davranışları nedeni ile davacının cismani zarar gördüğü açık olup manevi tazminat istemekte haklı olduğu- Hakimin manevi tazminat miktarında takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermesi gerektiği- Hükmedilecek tazminatın zenginleştirici olmamasına, felaketi özlenir hale getirmemesine, sadaka mahiyetinde kalmamasına dikkat edilmesi gerektiği-