Davacıların mirasbırakan tarafından yapılan bu temlikin diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını kanıtladıklarını söyleme imkanı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi, mirasbırakanın, uzun yıllar boyunca kendisine ve eşine sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu yanında ileride de kendisine bakacağı düşüncesi ve güveniyle hareket ettiği, bu nitelikte hizmetin semen olarak değerlendirilmesi gerektiği- "... Mirasbırakanın Datça'da 14.986.86 m2 büyüklüğündeki taşınmazını henüz eşi sağken, davacılardan mal kaçırmak amacıyla 29.11.1988 tarihinde aynı avluda birlikte yaşadığı oğlu ve davalı gelininin tesiri altında gerçekte bağışladığı hâlde satış gibi göstererek davalıya temlik ettiği, davalı tarafından işlemin bakım karşılığı yapıldığı savunulmuşsa da davalının murise bakıp gözetmesinin külfet teşkil ettiğini, normal bakım ötesinde (yemek yapmak ve çamaşırlarını yıkamak dışında) ihtimam gösterdiğini kanıtlayamadığı gibi paylaştırma savunmasında da bulunamayacağı, satışın gerçek bir satış olmadığı,murisi bu sözleşmeyi yapmaya iten nedenlerden birinin de davacıların annesi Dürdane’nin kocası öldükten sonra resmi nikahı olmaksızın başka bir erkek ile karı-koca hayatı yaşamaya başlaması olduğunu, davanın kabulüne dair verilen kararın onanması gerektiği..." görüşünün HGK. çoğunluğunca benimsenmediği-
Tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, yenileme sonucu ada parsel numarası değişen taşınmazda payları bulunmayan kişiler hakkında payların iptaline karar verilmeyeceği ve sonradan pay alan kişiler yönünden HMK.'nin 125. maddesinin uygulanması gerektiği-
Muris muvazaasına dayalı uyuşmazlığa konu taşınmazın satış tarihinde tapuda gösterilen bedel ile gerçek bedeli arasında fahiş fark bulunduğu, murisin dava konusu taşınmazı satmasını gerektirir makul ve haklı bir nedenin olduğu ortaya konulamadığı ve davalı tarafça tapudaki devir işlemi sırasında murise herhangi bir bedel ödenmediğinin kabul edildiği- "Taşınmazın dava dışı üçüncü kişi ve davalı tarafından yurt dışından gönderilen paralarla alındığı" savunulmuşsa da; bu durumda murisin dava dışı üçüncü kişinin mirasçılarına da pay vermesinin gerektiği- Davalının yurt dışından gönderdiği paraların bu taşınmazla ilgisinin olmadığı, murisin davalıya yaptığı temlikin mal kaçırmak amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğu- Murisin edinme tarihi ile temlik tarihi arasında yirmi üç yıl olduğu gözetildiğinde, murisin yirmi üç yıl boyunca hakkın iadesini gerçekleştirmemesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği- "Murisin diğer mirasçılar ile arasında bir husumetinin olmadığı, başka taşınmazlarının da bulunduğu, miras bırakanın temlikteki iradesinin diğer mirasçılardan mal kaçırmak olduğunun davacı tarafça ispatlanamadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davanın muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil olmadığında tenkis istemine ilişkin olduğu - Somut olayda, davacı tarafça feragat edilen 219 ada, 6 parsel yönünden ana davadan tefrik ile karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı ancak ana davadan tefrik edilen 213 ada, 2 parsel yönünden davacı vekili tarafından  ön incelemeden önce dava  konusunun 266 ada, 1 parsel olduğuna ilişkin dava dilekçesini düzeltmesine rağmen ayrı bir dava konusu gibi tefrik edilerek karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu - Davacı tarafça istinafa konu edilen vekalet ücreti yönünden istinaf edenin sıfatı itibariyle hükmedilen vekalet ücreti miktarının davalı lehine olduğu, dolayısıyla istinaf talebinin reddedilmesi gerektiği -
Taraflar arasında akdedilen taşınmaz harici satış sözleşmesinin iptali, eksik iş bedeli ve teslimde gecikmeden kaynaklanan gecikme tazminatı ile kira tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin davada; davacının geç teslimden dolayı davacının kişilik hakkının zedelendiğinden bahsedilemeyeceğinden bu sebeple manevi tazminat talep edemeyeceği- Taraflar arasında tanzim edilen sözleşme satış vaadi sözleşmesi olup bu sözleşmenin niteliği gereği ileriye etkili feshinin talep edilemeyeceği-
Mahkemece davacı tanık beyanlarına üstünlük tanınmış ise de; davacı tanıklarının davaya konu işlemin muvazaalı olduğuna ilişkin açık beyanları olmadığı gibi miras bırakanın davacı ile oğlu ile arasının iyi olduğunu beyan ettikleri anlaşıldığı, murisin davacı oğlundan mal kaçırmasını gerektirir bir bir durumun varlığının ispat edilemediği, davalı tarafın savunmasında murisin satıştan elde ettiği para ile ikinci eşine taşınmaz aldığı yönünde savunmada bulunduğu, davalı tarafın bu savunması dosya kapsamına giren belgeler, tapu kayıtları ve davalı tanıklarının beyanları ile uyumlu olduğu, dolayısıyla davacı taraf temlikin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlayamadığı, murisin tek temlik işlemindeki iradesinin bölünemeyeceği gibi bedeller arasındaki farkın da tek başına muvazaanın kanıtı olamayacağı- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davalı tanık beyanlarının kendi içinde bile çelişkili olduğu, baba ile kızı arasında yapılan temlik işleminin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığı ve muvazaalı olduğunun davacı tarafça ispat edildiği, dolayısıyla direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Resmî şekilde yapılmayan taşınmaz satış sözleşmelerinin geçersiz olduğu- Davacılar tarafından yapılan binaların değerinin arazi değerinden fazla olmadığından, temliken tescil şartlarının oluşmadığı- "Davalıların, davacıların pay satın aldıkları taşınmazdaki 40 yıllık zilyetliklerine karşı çıkmamalarının haricen yapılan satışa ahde vefa göstermeleri anlamına geldiği, bu durumda hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki satışın resmî şekilde yapılmadığı yönündeki davalıların savunmasına değer verilmesinin doğru olmadığı, harici satışa değer verilmek suretiyle davacıların tapu iptali ve tescil talebinin kabulü gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Muris muvazaası nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında davacının miras bırakanın yaptığı temlik ile mirasçılarından mal kaçırma amacıyla hareket ettiğini ispatlaması gerektiği- Akit tablosunda gösterilen bedeller ile dava konusu bağımsız bölümlerin keşfen saptanan gerçek değerleri arasındaki farkın tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı-
Murisin dava konusu taşınmazın çıplak mülkiyetini ölümünden sonra konutsuz kalmaması için davalı eşine temlik ettiği tüm dosya kapsamı ile sabit olduğundan murisin mal kaçırma amacından söz edilemeyecektir. Nitekim, davacılar da dava dilekçelerinde murisin temlikteki amacının davalıyı maddi olarak garantiye almak olduğunun belirtilmesi karşısında muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davasının reddinin gerektiği-
Taraflar arasındaki sözleşmenin 1. maddesi, davacı yararına olmak üzere davalılar ......... ve ...............’nin taahhüdü niteliğinde başka bir deyişle “üçüncü kişi yararına taahhüt” niteliğinde olup 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 129. maddesinin, “Kendi adına sözleşme yapan kişi, sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir. Üçüncü kişi veya üçüncü kişiye halef olanlar da, tarafların amacına veya örf ve âdete uygun düştüğü takdirde edimin ifasını isteyebilirler. Bu durumda, üçüncü kişi veya ona halef olanlar bu hakkı kullanmak istediklerini borçluya bildirdikten sonra, alacaklı borçluyu ibra edemeyeceği gibi, borcun nitelik ve kapsamını da değiştiremez.” şeklinde düzenlediği, bununla birlikte aynı Kanun'un 12/2 ve 237. maddeleri gereğince sözleşme konusunun taşınmaz olması sebebiyle bu maddelerde aranan geçerlilik şekline uyulmadan devrin kesin hükümsüz olması sebebiyle mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken somut olaya uygun bulunmayan gerekçeyle yerel mahkemece davanın kabulüne yönelik karar verilmesi ve ............ Bölge Adliye Mahkemesi ....... Hukuk Dairesince davalılar vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-