Ceza Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde olayın hukuki uyuşmazlıktan kaynaklandığından bahisle sanık olarak yargılanan davalı hakkında verilen beraat kararının kesinleştiği, davalının ceza yargılamasındaki beyanında daire satışına dair sözleşmeyi kendisinin yaptığını, sözleşmeyi diğer davalı şirket adına kendisinin imzaladığını, diğer davalı şirketin sahibinin babası olduğunu ve şirket sahibi olan babasının kendisine şirketin işleri için vekaletname verildiğini beyan ettiği ve bu beyanların mahkeme içi ikrar niteliği taşıdığı, davalının imzaladığı sözleşmenin tarafı olduğu, sözleşmede davaya konu edilen dairenin davalı şirket tarafından davacıya satışının yapıldığı, davacı alıcının edimlerini yerine getirerek satıcıya borcunun kalmadığının sözleşmede kararlaştırıldığı, belgenin adi yazılı şekilde yapılan satış sözleşmesi olduğu, noter huzurunda yapılmadığı, 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği, bedelin tamamının davalı tarafa ödendiği, taşınmazın satışına ilişkin olarak kurulan sözleşmenin şekil şartlarını taşımaması nedeniyle geçersiz olduğu, davacının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ödediği bedeli davalılardan talep edebileceği-
Harici satış sözleşmesine dayalı olarak tapuda devredilen taşınmazların satış bedelinin ödenip ödenmediği iddiasıyla alacak istemi- Davaya konu adi yazılı sözleşmenin aksini iddia eden davalı tarafın bu iddiasını, yazılı delil ile ispat edemediği, adi yazılı sözleşmenin sonrasında tapuda yapılan resmi sözleşme ile taşınmazın mülkiyetinin nakledildiği, davalıların bedelden doğan borcunu tümüyle yerine getirmemiş olmasının resmi sözleşme ile doğan hukuki sonucu değiştirmeyeceği, adi yazılı sözleşmedeki gerçek bedelden bir kısmının ödenmemesinin, davacıya bedelin ödenmeyen bölümünün tahsilini isteme hakkı vereceği, davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşme uyarınca dava konusu taşınmazın tapuda davalıya devredilmesi nedeniyle bu davalıya husumet yöneltilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Taraflarca tarla vasfındaki taşınmazın üç adet çek ile ödenmesi hususunda şifahen anlaşıldığı, sonrasında davacının tarla vasfındaki taşınmazını resmi satış akti ile davalıya devrettiği hususunda uyuşmazlık bulunmadığı,davalı tarafından satış bedeline karşılık olarak verilen çeklerin vadesinde davacıya ödenmediği dosya kapsamı ile sabit olduğu, davalı alıcının bedelden doğan borcunu yerine getirmemiş olması, resmi sözleşme ile doğan hukuki sonucu değiştirmeyeceği, kararlaştırılan satış bedelinin ödenmemesinin davacı satıcıya, ödenmeyen bedelin davalı alıcıdan tahsilini isteme hakkı vereceği- Taşınmazın satış bedeli olan 15.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca dava tarihinde ulaştığı güncel bedelin davalıdan tahsiline karar verilmiş olmasının doğru görülmediği-
Mahkemece; tarafların usulünce davet edilerek ön inceleme duruşmasına ilişkin usuli işlemleri yaptıktan sonra gerekli görmesi halinde tahkikat duruşmasına geçilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- İlk derece mahkemesince ön inceleme yapılmadığı gibi tahkikatın bitirilerek, sözlü yargılama aşamasına geçildiğine dair bir belirleme yapılmadığı, taraflara sözlü yargılamaya ilişkin son sözlerin sorulmadığı, bu sebeple yargılamaya yasaya aykırı olarak son verildiği- Tapu iptal ve tescil isteği bakımından dava konusu edilen taşınmazın değeri keşfen belirlenerek harç ikmalinin sağlanması, ondan sonra işin esası bakımından bir hüküm kurulması gerektiği- Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- İlk derece mahkemesince her ne kadar kayıt maliki olmayan davalılar hakkında pasif husumetten davanın reddine karar verilmiş ise de, ara malik davalılar tapu kayıt maliki olmasalar da, muvazaalı eylemi kayıt maliki olan davalı ile el ve işbirliği içerisinde gerçekleştirdikleri iddia edildiğinden eylemin haksız fiil niteliğinde bulunduğu, yargılama sonucunda tapu kayıt maliki olmayan davalıların yargılama gideri ve harç gibi hükmün ferilerinden davalı ile müteselsilen sorumlu tutulmaları gerekeceği-
Tüketici ile şirket arasında akdedilen tasarruf finansman sözleşmesinin feshedilmiş olması (veya feshi için mahkemeye başvurulmuş olması) koşuluyla, tüketici tarafından açılan (alacak veya itirazın iptali istemli) davalarda, tüketici tarafından şirkete ödenmiş olan organizasyon ücretinin iade edilmesi gerektiği- Davacı ile davalı şirket arasında akdedilen tasarruf finansman sözleşmesinin feshi için mahkemeye başvurulduğundan, davacı tüketici tarafından şirkete ödenmiş olan organizasyon ücretinin iade edilmesi gerektiğinin sabit olduğunun ve iptaline karar verilen sözleşme bedeli üzerinden yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin hesaplanmasının yerinde olduğu-
Hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu, geçersiz sözleşme uyarınca tarafların aldıklarını birbirlerine iade ile yükümlü olduğu, geçersiz sözleşmeye dayalı cezai şartın talep edilemeyeceği- Davaya dayanak yapılan gayrimenkul alım satım sözleşmesinin davacı ile davalı tarafından düzenlendiği, taşınmaz maliki sözleşmeye taraf olmadığı gibi, davalı tarafından sözleşmenin malik adına vekaleten imzalandığına ilişkin herhangi bir açıklama veya ibarenin bulunmadığı, malik tarafından vekaletname ile davalıların müşterek olarak hareket etmek üzere vekil tayin edilmiş ise de sözleşmenin vekaletameye istinaden ve malik adına vekaleten yapıldığının sözleşmeden anlaşılamadığı, bu halde, sözleşmenin tarafı olan davalının satış bedelinin iadesinden sorumlu olduğu, usuli kazanılmış haklar gözetilerek davalının geçersiz sözleşme uyarınca aldığı satış bedelini iade ile yükümlü olduğunun kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davalının dayandığı adi yazılı sözleşme şeklindeki ödeme belgesine itibar edilemeyeceği, hem bono vererek hem de düzenleme şeklinde sözleşme imzalayan davalının ödeme belgesini de sözleşme hükümlerine atıf yaparak tahsilat makbuzu şeklinde alması gerektiği, davalının aynı şekilde kaleme alınmış adi yazılı sözleşmedeki "ödenmiştir" ve "ödenecektir" kelimelerinden yararlanarak ödeme savunmasında bulunamayacağı, yemin deliline de dayanmadığı, böylelikle sözleşmeden doğan sözleşme bedelini davacıya ödemediği, sözleşme hükümlerini yerine getirmediği, davacının sözleşmenin feshinde haklı olduğu" gerekçesiyle davanın kabulüne ve gayrimenkul satış vaadi devir sözleşmesinin feshine karar verilmesi gerektiği-
Ön ödemeli konut satış sözleşmesi kapsamında verilen senedin teminat senedi olup olmadığı ve davacının bu senet nedeniyle borçlu bulunup bulunmadığının tespiti- Dava ve icra takibine konu senedin, taraflar arasında düzenlenen ön ödemeli konut sözleşmesi kapsamında, davacının teslim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde, satış bedelinin iadesini sağlamak için teminat amacıyla verildiği- Davacı tarafça teslim yükümlülüğü yerine getirilmediğinden, davalı tarafından satış bedelinin teminatı olarak kendisine verilen senedin takibe konu edilmesinde ve bedelinin davacıdan tahsilinin istenmesinde hukuka aykırı bir durum bulunmadığı-
Taraflar arasında akdedilen taşınmaz harici satış sözleşmesinin iptali, eksik iş bedeli ve teslimde gecikmeden kaynaklanan gecikme tazminatı ile kira tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin davada; davacının geç teslimden dolayı davacının kişilik hakkının zedelendiğinden bahsedilemeyeceğinden bu sebeple manevi tazminat talep edemeyeceği- Taraflar arasında tanzim edilen sözleşme satış vaadi sözleşmesi olup bu sözleşmenin niteliği gereği ileriye etkili feshinin talep edilemeyeceği-
İptali istenen devre mülk sözleşmesinde, sözleşmenin geçerli olduğu süre boyunca uygulanacak nitelikte aylık aidat ödenmesi gibi düzenlemeler mevcut olduğundan, dava konusu talebin ileriye etkili sonuç doğuracak şekilde bir muarazanın giderilmesi niteliği de taşıdığı ve bu nedenle yalnızca sözleşme bedeli üzerinden değerlendirme yapılarak kararın miktar itibarıyla kesinlik sınırı altında olduğu sonucuna varılamayacağı- Davacının bir başka tesiste konaklaması zilyetliğin devri niteliğinde sayılıp sayılamayacağı, bu konaklamanın hediye tatil hakkı olarak sunulduğu, davalının bir anlamda tüketiciyi sözleşme yapmaya ikna etmek için kullandığı bu yöntemin davalıyı teslim borcundan kurtarmayacağı ve bunun zilyetliğin devri anlamını taşımadığı- "Neredeyse tüm dava türlerinin temelinde bir muarazayı giderir şekilde tespit hükmü içerdiği, bu durumun dava konusu işe değeri para ile ölçülemez iş niteliği kazandırmadığı, somut olayda taraflar arasında aidat ödemelerine ilişkin bir ihtilafın da bulunmadığı, mahkemenin davanın kabulü yönünde vereceği hükmün aslolarak gösterilen dava değeri kadar bir alacaktan ibaret olduğu, kabul kararının aynı anda ifa kuralı gereğince zorunlu bir sonucu olarak tesis edilmesi gereken tapu iptal yönündeki hükmün de kesinlik sorununu ortadan kaldırmayacağı, herhangi bir tapu iptal ve tescil davasında dahi kural olarak taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerine göre istemin kesinlik sınırı altında kalıp kalmadığının tespit edilmesi gerektiği, BAM'ın bozma öncesi kesin olarak karar vermesinde ve ek kararla temyiz dilekçesini reddetmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-