İşçinin kayıtlardaki fesih bildirim tarihi ile gerçek fesih bildirim tarihinin farklı olduğunu, davanın süresinde açıldığını iddia etmesi durumunda, bu iddiası ile ilgili delillerinin toplanması, gerçek fesih bildirim tarihinin araştırılması, özellikle hak düşürücü sürenin bertaraf edilip edilmediğine dikkat edilmesi gerektiği- İşçiyi yanıltıcı nitelikte değişik tarihler içeren fesih bildiriminin tebliğ tarihinin hak arama yolunu açacak şekilde işçinin lehine yorumlanmasının İş Hukukunun işçiyi koruma özelliğinin gereği olduğu- 1 aylık hak düşürücü sürenin 27.02.2016 tarihi mesai saati bitiminde sona ereceği bilinerek, bu tarih (cumartesi günü) resmi tatil gününe denk geldiğinden, HMK. mad. 93 uyarınca 29.02.2017' de açılan eldeki işe iade davasının süresinde açıldığı-
6183 s. K. mad. 24 vd gereğince açılan tasarrufun iptali istemli davaya konu taşınmazın tapu kayıt maliki gözüken kişinin soy isminin düzeltilmesi için davacı vekiline dava açmak için verilen kesin sürenin sürenin sonuçları açık olarak belirtilmemiş olduğundan verilen kesin sürenin usulüne uygun olmadığı; usul ve yasaya uygun olmasa da da verilen süre içinde davacı tarafından tapu kaydında düzeltim davası açılmış olduğundan, davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla açılan alacak davasında, bilirkişinin emeğine karşılık ödenmesi gereken miktarın davacının gider avansından yatırılması gerektiği hususu davacıya açıklanmışsa ve davacı vekilince 1 aylık kesin süre sonrasında bu miktar yatırılmış, davacı vekili celsenin ertelenmesine ve yargılamanın uzamasına sebebiyet verilmediğinden mahkemece, kesin süre içinde gerekli masrafların yatırılmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinin yerinde görülmediği-
Davacılar vekiline süre verilmesine ilişkin ara kararının usulüne uygun olmadığı ayrıca bu ara kararıyla verilen sürenin de kesin olmadığı anlaşıldığından, mahkemece, davacılar vekilinin söz konusu talebi değerlendirildikten sonra işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekeceği-
Kanunun tayin ettiği sürelerin hakim tarafından azaltılıp çoğaltılamayacağı, hakimin belirlediği sürelerin ise kural olarak kesin olmadığı, hakimin tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebileceği, bu takdirde verilen ikinci sürenin kesin olduğu, ancak, hakimin kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebileceği, kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı-
Mahkemece, tensip zaptındaki ara kararı ile taraflara delillerin ibrazı için 1 haftalık kesin süre verildiği, ancak ne tensip zaptında ne de duruşma tutanaklarında, şikayetçiye keşif giderini yatırmak üzere, uygun şekilde, yatırılması gerekli miktarın açıkça belirtildiği ve kesin süreye uymamanın sonuçlarının da açık olarak gösterildiği bir kesin süre verilmediği anlaşıldığından hükmün bozulması gerektiği-
Mahkemece, ara karar ile davacılar vekiline avansını yatırmak için kesin süre verilmiş ise de, bu süre içerisinde gider avansının yatırılmaması halinde ne gibi hukuki sonuçlar doğuracağı açıklanmayıp, usulüne uygun ihtar yapılmadığından, mahkemece, davacı tarafa gider avansını yatırmak üzere usulüne uygun kesin süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
HUMK zamanında açılan davada, dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece HMK.'nun 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği- Kapsamı da belirtilmeden gider avansı istenmesi yerinde olmadığı, mahkemenin davanın reddine dayanak aldığı, davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararında "alınması gereken avansın ne miktarda ve hangi işlere ilişkin olduğu, hangi iş için ne miktar avans yatırılacağının açıkça belirtilmemesi ve belirtilen sürede ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının da açıklanmamasının hatalı olduğu- Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerektiği-
İmzaya itirazda, “senetteki imzanın borçluya ait olduğunu” ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olup, alacaklı yerine borçludan bilirkişi ücretini yatırmasını isteyip, “bilirkişi ücretini yatırmadığından bahisle” “itirazının reddi”nin usulsüz olacağı-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor