Türk Medeni Kanununun 178.maddesindeki bir yıllık zamanaşımı süresinin boşanmaya bağlı dava haklarının kullanılabilir hale geldiği tanıma kararının kesinleşmesi tarihinden başlayacağı-
Her ne kadar, davacı taraf, boşanma davası dava dilekçesinde, yoksulluk nafakası talep etmemiş ise de, doğmamış bulunan bir haktan feragat mümkün olmadığından, koşulları oluştuğu takdirde, davacının karşı taraftan yoksulluk nafakası talep etmesinin mümkün olduğu-
Mahkemece TMK 230. maddesi gereğince öncelikle, taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki değeri belirlenerek, belirlenen bu değerden, davalının kişisel malı ile ödenen peşinat miktarı ve mal rejiminin sona erdiği tarihte Kiptaş'a olan borç miktarı düşülerek kalan miktarın artık değer olarak kabulü ile TMK 236. maddesine göre belirlenen artık değerin yarısının davacının katılma alacağı olduğu dikkate alınarak karar verilmesinin gerekeceği-
Taraflar arasında görülen boşanma davasının kesinleştiği 16.1.2007 tarihinden eldeki katkı payı alacağı davasının açıldığı 7.7.2010 tarihine kadar TMK.nun 178. maddesinde düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğine ve davalı taraf eldeki davada süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunduğuna göre, davacının talebine konu 1.1.2002 sonrasına isabet eden alacak miktarı yönünden 1 yıllık zamanaşımı sebebiyle davasının reddi gerekeceği-
Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava haklarının, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağı, maddi hukuktan kaynaklanan bir savunma aracı olan zamanaşımıdef’inin, ancak taraflarca ileri sürülmesi halinde dikkate alınabileceği, aksi takdirde hâkim tarafından kendiliğinden dikkate alınamayacağı-
Mal aynlığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmazlar için 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması (743 s. MK. mad. 5; BK. mad. 125) ve katkı payı alacağına ilişkin olarak dava ve ıslah tarihi itibariyle davanın süresinde açıldığının kabulü ile katkı payı alacağına hükmedilmesi; satın alınması edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli bulunduğu 01.01.2002 tarihinden sonra olan taşınmazda katılma alacağına ilişkin olarak ise; davacı katılma alacağına ilişkin isteğini ıslah dilekçesiyle talep etmiş olup bir yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğinden (TMK. mad. 178) ve davalı taraf ıslah dilekçesine karşı süresinde zamanaşımı def’ini ileri sürdüğüne ve boşanma davasının kesinleştiği tarihten ıslah tarihine kadar zamanaşımı süresi dolduğuna göre, davanın katılma alacağına ilişkin bölümünün reddine karar verilmesi gerekeceği-
Edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiş mallara katılma alacağı talepleri ise, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. 01.01.2002 öncesi ve sonrası için eşler arasında geçerli mal rejimleri yönünden herhangi bir nitelendirme yapmadan edinilmiş tüm mallar yönünden aynı zamanaşımı süresi uygulanmak suretiyle TMK’nun 178. maddesindeki 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiş taşınmazlara katkı nedeniyle alacak taleplerinin 10 yıllık zamanaşımına tabi olacağı-
Taşınmazın alımına katkıda bulunduğunu iddia eden davacı, bu katkısına dayanarak ayın (mülkiyet) talep edemeyeceğinden tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davanın açıklanan nedenlerle reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Dava dilekçesinde belirtilen harca esas değer dışında kalan alacak miktarı bakımından, zamanaşımının işlemeye devam edeceği- Yabancı mahkeme kararının kesinleştiği tarih ile ıslah tarihi arasında kanunda belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğine göre mahkemece ıslahla artırılan miktar bakımından davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Dava konusu taşınmazın 25.5.1999 alım tarihi itibariyle taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğunun anlaşıldığı, mahkemece edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde uygulanması mümkün olan 1 yıllık zamanaşımının geçerli olduğu görüşünden hareketle davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiş ise de, bu değerlendirmeye katılma olanağının bulunmadığı, dava; katkı payı alacağı davası niteliğinde olup taraflar arasındaki uyuşmazlığın Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulmasının gerekeceği-