Dosyada bulunan tanık beyanı, özürlü raporu ile mahkemece alınan devlet hastanesi raporu ve kısıtlı adayının 90 yaşlarında olduğu gözetildiğinde, TMK nun 408. maddesinde öngörülen şartların gerçekleştiği anlaşıldığından davanın kabulü yerine yerinde bulunmayan gerekçe ile yazılı biçimde reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Öncelikle davacının tedavi gördüğü tüm sağlık kuruluşlarından tedavisiyle ilgili belge, hasta tabela ve müşahade kağıtları ile grafilerinin getirtilmesi, işlem tarihinde hukuki ehliyetinin bulunup bulunmadığının saptanması bakımından 2659 Sayılı Yasa'nın 7. ve 16. maddesi hükümleri uyarınca Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinden rapor alınması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde, diğer iddiaları üzerinde durularak varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekeceği-
Türk Medeni Kanununun 408. maddesi uyarınca kısıtlanma talebinin de olmadığı gözetilmeksizin davanın reddi yerine kabulünün isabetsiz olduğu-
Davacı, geçirdiği kazaya bağlı olarak yürüyemediği, tekerlekli sandalyeye bağlı olduğu, kendi işlerini göremediği ve fiziki olarak başkasının yardımına ihtiyaç duyduğu, toplanan deliller ve alınan resmi sağlık kurulu raporu ile anlaşıldığından kısıtlanmasını istemekte haklı olduğu- Yirmi sekiz yıldır bu durumda olduğu halde bugüne kadar kısıtlanmasını istememiş olmasının isteğin reddi için yasal bir sebep olmadığı-
Kişinin TMK. 408. maddesi uyarınca kısıtlanmasını istemesi yeterli olmayıp; Türk Medeni Kanununun 408. maddesindeki yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemeyen durumda bir kişi olduğunu ve bu durumu da ispat etmesi gerekeceği-
MK. 408’e göre, bir kimsenin ancak kendi başvurusu halinde vesayet altına alınabileceği–
Kendi isteği ile hacir altına alınmış olan kimsenin, hacir altına alınma sebebinin ortadan kalktığını isbat etmesi halinde, vesayet kararının kaldırılacağı–
Kısıtlının, kendi isteği üzerine verilen vesayet kararının kaldırılmasını isteyebileceği–