Mahkemece davacının genel kurul tarafından herhangi bir neden olmaksızın ihraç edilmesi nedeniyle ihraç kararının iptaline karar verilmesi gerekirken, üyeliğe kabul kararı verilmesinin doğru olmadığı- Davacının ilk ihraç kararı üzerine dava açıp ihraç kararını iptal ettirdiğine göre tazminat talebine hakkı olduğu ancak tazminatın talep edilebilmesi için tazminat talep edilen dönemde davacının kooperatifin amacına uygun bir aracının bulunması gerektiği, aracın varlığı halinde ise TMK. mad. 408 hükmünde yazılı olduğu şekilde tazminat hesaplaması yapılması gerektiği, bu durumda mahkemece ilgili yerlerden (davacıya ait trafik ve vergi) kayıtları celbedilerek tazminat talep edilen dönemde davacının aracının varlığı halinde, aracı olan bir kooperatif üyesinin aylık geliri bulunup bu gelirden tüm masraflar ve davacının bu dönemde elde ettiği veya bilerek elde etmekten kaçındığı varsa gelir düşülerek davacının net kazanacağı bedel bulunup bu bedel hüküm altına alınması gerektiği-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 408. maddesine dayalı olarak verilen vesayet altına alınma kararının kaldırılması talebine-
Davacı çocukların, mirasbırakana karşı gerekli evlatlık vazifelerini yerine getirmeye çalıştıkları, ancak bir süre sonra mirasbırakanın çocukları ile görüşmeyi kabul etmediği gibi haklarında isnat ettiği eylemler nedeniyle adli makamlara şikayette bulunduğu, mirasbırakanın taşınmazlarının satılması ile elde ettiği gelirin bir bölümünü bakıcısına verdiği ve sonrasında bakıcısının kızı adına taşınmaz satın aldığı, gelişen bu olaylar üzerine davacıların babaları olan mirasbırakanı korumak amacıyla TMK.dan doğan haklarını kullanarak vesayet davaları açtıkları, buna göre vesayet davalarının açılmasının aile bağlarını koparacak nitelikte olmadığı, aksine aile bağlarının korunmasını temine yönelik olduğu gözetildiğinde subjektif şartın gerçekleşmediği, kaldı ki vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesince mirasbırakanın fiili ehliyetinin tespit edilebilmesi için hastane ve sonrasında en yetkili makam olan Adli Tıp Kurumuna sevk edilmesi şeklinde tezahür eden uygulamanın uyuşmazlığın çözümü için zorunlu bulunduğunun anlaşılmasına göre, mirasbırakanın kendi kusurlu davranışları ile vesayet davalarının açılmasına sebebiyet verdiği, bu itibarla mirasçılıktan çıkarmanın geçerli olmadığı, o halde mirasçılıktan çıkarmanın tasarruf nisabı oranında geçerli olacağı, başka bir ifade ile davacıların saklı paylarını isteyebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edilebileceği-
Şikayet tarihi itibariyle yasal temsilci olmayan şikayetçinin, icra mahkemesine kendi adına yaptığı başvuru ile babasının icra kefilliğinin geçersiz olduğunu ileri sürerek kefaletin iptalini istemesinin mümkün olmadığı-
Yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her erginin kısıtlanmasını isteyebileceği-
Yaşlılığı, engelliliği, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her erginin kısıtlanmasını isteyebileceği-
Kısıtlanması istenilenin beyanı alınmadan ve kısıtlanma nedeni ispatlanmadan karar verilemeyeceğinden ayrıca dava kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle resen araştırmayı gerektirdiğinden Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 320/1. maddesi uyarınca dosya üzerinden karar verilemeyeceği-
TMK nun 408 . maddesinde yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı bulunan her erginin kısıtlanmayı isteyebileceği düzenlenmiş olup, kısıtlı adayının yargılama sırasında dinlenilmediği, kısıtlanmak isteyip istemediğinin sorulmadığı anlaşıldığından kısıtlı adayının duruşmaya davet edilerek görüşü alınıp sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
Vesayete ilişkin hükümlerin kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece gereği re’sen yerine getirileceği, yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her erginin kısıtlanmasını isteyebileceği-