Gerçek ücretin tesbiti istemine ilişkin davada, imzalı ücret bordrolarındaki imzaların davacının eli ürünü olup olmadığını davacıya sorularak, davacının imza inkârı halinde bu bordrolardaki imzaların davacının eli ürünü olup olmadığına dair imza incelemesi yaptırılması, imzaların davacıya ait olduğunun anlaşılması halinde davacıya bordrolarda yer alan ücret haricinde ücret aldığına dair yazılı belgesi olup olmadığının sorulması, imzaların davacının eli ürünü olduğunun anlaşılması ve davacı tarafından ücrete dair yazılı belge sunulmaması halinde, imzalı ücret bordrolarının olduğu dönem yönünden bordrolarda yer alan ücretin geçerli olduğunu kabul ederek bu dönemler yönünden davanın reddine karar verilmesi, imzalı ücret bordrolarının son dönemlere ait olması karşısında, önceki dönemler yönünden asgari ücretin üzerinde bir ücretle çalıştığının kabul edilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmayacağı göz önünde bulundurarak bu dönemler yönünden de reddine karar verilmesi gerektiği-
Hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu sebeple özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği, yasal dayanağı 5510 Sayılı Kanun'un 86/8. ve 506 Sayılı Kanun'un 79/10. maddeleri olan bu tür davalarda çalışma olgusunun duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra ücret konusu üzerinde durulması gerektiği; dönemin ücret belgeleri ile puantaj kayıtları getirtilmeden ve ayrıca ait yazılı belgeler dikkate alınmadan sonuca gidilmesinin isabetli olmadığı-
“Hizmet tespiti” davaları, Sosyal Güvenlik hakkına ilişkin olarak ortaya çıkan davalar olduğu, yasal dayanağını 506 sayılı Yasa'nın 6. ve 79/10. (5510 sayılı Yasa açısından ise 86/9.) maddelerinden aldığı, sözü edilen 6.maddede, çalıştırılanların, işe alınmaları ile kendiliğinden sigortalı olacakları, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, hizmet tespitine ilişkin davalar sosyal güvenlik hakkı ve kamu düzeni ile ilgili olup, kişi iradesi belirleyici etkiye sahip olmadığı-İşçilik haklarına ilişkin davalar ise, 4857 sayılı yasadan kaynaklandığı, bu tür davalar, kişi iradesine önemli rol verilip, taraf anlaşmalarına geçerlilik tanınan, alacak ve tazminat türünde olan davalar olduğu, taraflar bu tür haklarından her zaman vazgeçilebileceği-Her iki dava türünün birlikte görülmesi durumunda; davanın birinde birkısım delillerin kendiliğinden dikkate alınması, diğerinde alınmaması gerekecektir ki, aynı dava dosyasında birbiri ile çelişkili kararlar yer alabileceği-
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/8. maddeleri gereği hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği; davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılması gerektiği; Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilmeyen sigortalılar, çalışmalarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse bu çalışmaların Kurumca dikkate alınacağı; bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı, kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmesi ve daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılması gerektiği; bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetli olmadığı-
Davalı işyerinin sicil dosyası dosya arasına alınarak ve talep edilen döneme ilişkin bordroları getirtilerek bordro tanıklarının beyanlarına başvurmak veya bordro tanığının bulunmaması halinde talep edilen dönemde çalışması bulunan komşu işyeri çalışanları zabıta marifetiyle veya Kurum'dan sorulup belirlenerek komşu işyeri tanıklarının da beyanları alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği; bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın hüküm tesisinin isabetli olmadığı-
Tapu kaydındaki borca ait Kurum dosyası getirtilerek davacının dava dilekçesinde bahsettiği ödeme emrinin olup olmadığı, ödeme emrinin davacıya tebliğ edilip edilmediği ve davanın süresinde açılıp açılmadığının incelenmesi gerektiği; bu borç için yapılandırma işlemi olup olmadığı ve zamanaşımını kesen/durduran bir neden bulunup bulunmadığı ve borcun zamanaşımına uğrayıp uğramadığının değerlendirilmesi gerektiği; ödeme emrinin olup olmadığı tereddüte yer bırakmayacak biçimde belirlenmeden dava konusu edilen ödeme emrinin iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınacağı; bordro tanığı ve komşu işyeri tanığı dinlenmesi davacının aralıksız çalışmasını doğrulamasına rağmen bir kısım tanıkların işyerinin kışın kapalı olduğunu belirtmesi nedeniyle tanık beyanlar arasındaki çelişki giderilmeden hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanun'un 79/1.maddesinde yönetmeliğe bırakıldığı; yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemeyeceği; bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerini askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemeyeceği; davacıya ödenen ücretten sigorta primi kesilen hallerde, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle Kurumun Yasa'dan kaynaklanan denetim ve inceleme görevini yapmaması karşısında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği; Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin gerektiği-Sağlık Ocağı'ndan murisin burada vefat edip etmediğini, vefat etmeden önce tedavi görüp görmediğini, görmüş ise hangi tarihlerde tedavi gördüğünü sormak, burada vefat etmiş ise ölüm belgesini ve varsa dosyasını istemek, ...ve ..... bulunan üniversite hastaneleri ile eğitim ve araştırma hastanelerinden talep edilen dönemde murisin tedavi görüp görmediğini sormak, ayrıca davalı ... talep edilen dönemde murisin ayakta ve yatarak tedavi gördüğü hastaneleri sormak, davalı şirketin işlettiği ve ......Beldesi'nde bulunan kum ocağında zabıta araştırması yaptırarak murisin burada çalışıp çalışmadığını ve çalışmış ise yaptığı işi tespit ederek toplanan deliller ışığında varılacak sonuca göre karar vermesinin gerektiği-