Taşınmazın, deniz yönünde bulunan kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı ve bu yerlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu hukuki sebebine dayalı olarak açılan müdahalenin önlenmesi ve kal isteğine ilişkin davada, taşınmaz bütününün .... parsel içinde kalmadığı mahallinde yapılan keşif ile anlaşılmış olup sadece bu parselin maliki dikkate alınarak davanın kabulünün hatalı olduğu, Mahkemece kesin hüküm konusu dosya getirtilerek dava dosyası mahallinde yerel bilirkişi, tanıklar ve teknik bilirkişi ile keşif yapılarak kesin hüküm savunması üzerinde durulması, yerel bilirkişi ve tanıklardan müdahalenin kim tarafından yapıldığı, kal konusu yapının kim tarafından yapıldığı ve halen kim tarafından kullanıldığı kesin olarak belirlendikten sonra taşınmazın niteliği, yeri, sınırları ve yüz ölçümü belirtir, uzmanlarca düzenlenen ölçekli krokisi esas alınarak karar verilmesi gerektiği-
Yargılama sırasında harcı tamamlattırılmış dava değeri esas alınarak vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
3621 sayılı Kıyı Kanun uyarınca açılan tapu iptal ve terkin istemi-
3621 sayılı Kıyı Kanunu ile Türk Medeni Kanunu'nun 715 ve 999. maddelerine dayalı olarak açılmış tapu kaydının iptali isteği-
İdare tarafında belirlenen kıyı kenar çizgisi ile 3621 sayılı Kanun'un 9/2. maddesi uyarınca belirlenen bilirkişi heyetince saptanan kıyı kenar çizgileri üst üste çakıştığında her iki kıyı kenar çizgisine itibar edilmesi, çakışmadığı taktirde Yargıtay'ın 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı göz önünde tutularak 3621 sayılı Yasa'nın 9/2. maddesine göre oluşturulacak uzman bilirkişiler heyetince saptanan kıyı kenar çizgisine itibar edilmesi gerektiği-
Mahkemece, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğine ve temyiz eden davalı A. S. kendisini vekille temsil ettirdiğine göre, 6100 sayılı HMK'nun 331/3. maddesi ile karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7. maddesi uyarınca temyiz eden davalı A. S. yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Hazine'nin de tarafı olduğu bir ilam ile taşınmazın özel mülkiyete konu teşkil ettiği benimsenerek bir tescil hükmü kurulur ve taşınmaz hakkında bir sicil kaydı tesis edilirse, artık bu kararın Hazine'yi bağlamayacağından söz edilemeyeceği-
Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz malların 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edileceği- İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hükmün uygulanmayacağı- Orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanunun 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde imar ve ihya yoluyla kazanılmasının mümkün bulunmayacağı- Nehir ve çay gibi akarsuların eski (terk edilmiş, metruk) yataklarının, kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu- Bu yerlerin koşulları oluştuğu takdirde imar ve ihya ile kazanılmasının mümkün olduğu- Aktif nehir, çay yatakları etki alanında bulunan yerlerin imar ve ihya ile kazanılmasının mümkün olmadığı- Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarfedilerek tarım arazisi haline getirilmesi gerektiği- Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın tarım arazisi haline getirilmesi halinde imar ve ihyadan söz edilebileceği- Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşların, meydana getirilen eserlerin KK'nın 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemeyeceği- Maddi olgu olan imar ve ihyanın, her türlü delil ile kanıtlanabileceği-
İdarenin kıyı kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeleri getirtilerek, bunlardaki verilerle, mahkemece kıyı kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınması gerektiği; yani, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılmasının zorunlu olduğu-
Yerel mahkemece direnme kararının gerekçe bölümünde Yargıtay ve Yargıtay tetkik hakimlerinin çalışma düzeni hakkında yapılan ve davanın esası ile ilgisi olmayan değerlendirmelerin hukukilikten uzak olduğu; usul kurallarına uygun olmadığı gibi yapılan eleştiriler ve kullanılan üslup hem davanın tarafları hem de toplum nazarında Yargıtay kararlarına duyulan güven ve saygınlığın sarsılmasına yol açabileceğinden, gereğinin yapılması için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na bildirimde bulunulması gerektiği- Dava konusu taşınmazın tespit tutanağında belirlenen niteliğine göre "imar ve ihyaya muhtaç" yerlerden olduğu, mahkemece yerinde yapılan keşif sonucu ziraat mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan raporda ise "taşınmazın yer yer sürülü olduğu, sürülü olmayan kısımların otluk olduğu, içerisinde taş ve kayalar ile meşe palamudu ile badem ağaçlarının bulunduğu" belirtildikten sonra, açık bir şekilde "fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile ve sarı renkte gösterilen çekişme konusu bölümün gerekli ekim, dikim ve bakım işleri yapıldığı takdirde bakımlı bir bahçe olabileceği" belirtilmiş olduğundan, çekişme konusu bölümün imar ve ihyasının tamamlanmamış olduğu ve dosya içerisinde yer alan bu bölüme ait fotoğraflar da "imar ve ihyanın gerçekleşmediğinin" anlaşıldığından, TMK. mad. 713/1 ve 3402 s. Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri uyarınca "zilyetlikle mülk edinme" koşullarının kanıtlandığının söylenemeyeceği-