Mahkemece öncelikle 1479 s. K. kapsamındaki Bağ-Kur sigortalılığı iptal edilen müteveffanın kurum kayıtlarında yer alan Bağ-Kur şahsi sicil dosyası, müfettiş raporu, ölüm aylıklarının iptaline dair Kurum işlemleri ile iptale konu Oda kaydına ilişkin tüm bilgi ve belgeler getirtilerek, sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz kamusal yapısı ve resen araştırma ilkesi de göz önünde bulundurularak, müteveffanın Esnaf Oda kaydının var olup olmadığı, kendi adına bağımsız çalışmasının bulunup bulunmadığı, kısacası iptal edilen Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olup olmadığı hususunun tüm açıklığıyla ortaya konulması gerektiği- 6552 s. K. 58. maddesiyle, 5510 s. Kanuna eklenen geçici 54. maddenin müteveffa yönünden uygulanmasının mümkün olup olmadığının da ayrıca irdelenmesi, müteveffanın Bağ-Kur sigortalılığının iptal edilme gerekçesi netleştirilerek, iptalin üye kayıtlarının mevzuata uygun olarak tutulmamasından kaynaklandığının tespiti hâlinde geçici 54. maddenin uygulanması gerektiği- Yapılacak olan araştırma ve irdeleme neticesinde aylıkların yersiz olduğu kanaatine varıldığı takdirde, özel düzenleme içeren ve kamu düzenine ilişkin olan 5510 sayılı Kanunun 96’ıncı maddesi uyarınca bir değerlendirme yapılması gerekmekte olup, ölüm aylığının bağlandığı tarihte 9 ve 10 yaşında olan davalıların yersiz ödemeler nedeniyle kasıtlı veya kusurlu olması mümkün bulunmadığından yersiz aylıkların geri alınmasında 96. maddenin (b) bendinin uygulanması gerektiği-
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımlarının kesinleşeceği- Bozma kararına uymuş olan mahkemenin kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremeyeceği- Kesinleşmiş kısımların lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturacağı-
5510 s. K. mad. 59 ve 100 uyarınca Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından tutulan tutanakların aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olduğu- Kurum Denetmen Memuru tarafından düzenlenen raporda dinlenen köy muhtarı ve azaların davacı ile eski eşinin boşandıklarını bilmediklerini ve tarafların aynı evi paylaştıklarını bildirdikleri ve bu haliyle davacı ve eski eşinin fiilen birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olduğundan ve Sosyal Güvenlik Denetmen Raporunun aksinin de davacı tarafça ispat edilemediği anlaşıldığından, aylığın kesilmesine yönelik Kurum işleminin yerinde olduğu-
Hakkında verilen boşanma kararı 09.02.1998 tarihinde kesinleşen davalıya, 1977 yılında yaşamını yitiren sigortalı eşi üzerinden 1479 sayılı yasa uyarınca hak sahibi eş sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davacı Kurumca 2010 yılında gerçekleştirilen işlemle 01.10.2008-31.12.2011 tarihi itibarıyla kesilerek, 2008 –2010 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği- 5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin 2. fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapıldığı ve anılan maddeye dayalı açılan davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulmasının önem arz ettiği- Sosyal Güvenlik Kontrol Memurluğu görevlilerince gerçekleştirilen soruşturmada elde edilen somut veri ve saptamalar ile ev denetiminde davacı ile boşandığı eşinin aynı evde birlikte yaşadıklarının belirlenmiş olması, fiili beraberliğin bulunduğu yönündeki seçmen sandık listesi, emlak vergisi bildirim belgesi, ölüm aylığı almakta olan boşanılan eşin davalı Kurum kayıtlarındaki adres bilgisi, yargılama aşamasında keşif zaptı, keşiften sonra alınan bilirkişi raporundaki fotoğraflar ve kroki, Emniyet Müdürlüğü görevlilerince yapılan araştırma sonunda düzenlenen 03.12.2011 tarihli tutanak içeriği ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında davalı ile boşandığı eşinin fiili olarak birlikte yaşadıkları belirlendiğinden, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Yersiz aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsili istemine ilişkin davada; öncelikle, davacı tanıkları dışında, resen tespit edilecek kişilerden, kanaat edinmeye yetecek kadarının uyuşmazlık konusu dönemi kapsar mahiyette, tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulması, tanıkların beyanları arasında çelişki olursa bu çelişkinin giderilmesi, davalı ve eski eşin uyuşmazlık dönemini kapsar şekilde ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılarak adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılması, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketlerinin tarihleriyle birlikte istenilmesi; ilgililerin dava konusu dönemi kapsayan adreslerinde, birlikte yaşama olgusunun var olup olmadığının tespiti amacıyla kolluk araştırılması yaptırılması, kurum raporunun aksinin sabit olup olmadığının belirlenmesi, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; medula sisteminde kayıtlarda görülen adreslerin ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılması, davalı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetlerinin elde edilmesi, uyuşmazlık konusu dönem itibariyle seçmen bilgi kayıtlarında davacı ve eski eşin nerede oy kullandıkları ve seçmen bilgi sistemindeki adreslerinin neresi olduğunun araştırılması, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirilmesi gerektiği-