Dava, kurum işleminin iptali istemine ilişkindir...
Hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır bastığı ve taraflarca hazırlama ilkesi kapsamı dışında olduğundan ispat yükünün bir tarafa yüklenemeyeceği-
Davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığına ilişkin tespiti içeren Sosyal Güvenlik Kurumu denetmen raporunun aksinin toplanan delillerle ispatlanıp ispatlanmadığına ilişkin uyuşmazlıkta, Kurum denetmeni tarafından resmî ikametgah adresi Kimlik Paylaşım Sisteminde bulunmayan eski eşin çalıştığı işyerinden adresini bildirir belge talep edilmesi üzerine talep tarihinden sonra eski eş tarafından adres kaydı yapıldığı, davacının oturduğu apartmanın yöneticisinin "davacı ve eski eşinin evli olduklarını tahmin ettiğini, boşandıklarını bilmediğini beyan ettiği" ve apartman dairesinin aidat makbuzları ve gelir-gider defter kayıtlarının eski eş adına olduğu, tanıkların çelişkili ifadeler verdikleri, "davacı ve eşinin boşandığını bilmediklerini, bu durumu sonradan öğrendiklerini" beyan ettikleri, getirtilen seçmen kayıtlarında davacı ve eşinin boşandıkları döneme tekabül eden seçimde adreslerinin aynı olduğu, aynı sandıkta peş peşe sıra numarası ile oy kullandıkları, sonraki seçmen kayıt güncelleme bilgilerinde de davacı ile eski eşinin adreslerinin aynı olduğu, aynı sandıkta peş peşe sıra numarası ile kayıtları oldukları gözetildiğinde, 5510 s. Kanun’un 59/2. maddesi uyarınca sosyal güvenlik denetmeni tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin aksinin ispatlanamamış olduğu-
. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının 506 sayılı Kanun kapsamında çalışması bulunduğundan 23.06.1994-23.02.2006 tarihleri arasında yapılan ölüm aylığı ödemelerinin yersiz olduğu konusunda ihtilaf bulunmayan eldeki davada, yersiz ödemenin davalının kasıtlı ve kusurlu davranışından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, buradan varılacak sonuca göre iade yükümünün kapsamı konusunda 5510 sayılı Kanun'un 96. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendine göre mi yoksa (b) bendine göre mi değerlendirme yapılması gerektiği ve Kurumun yersiz ödemeleri hakkında 506 sayılı Kanun'un 80. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağı-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yersiz ödendiği ihtilaflı olmayan ölüm aylığının davacıdan istirdadı gereken tutarının 5510 sayılı Kanun'un 96. maddesine göre mi yoksa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun sebepsiz zenginleşmeye ilişkin hükümlerine göre mi belirlenmesi gerektiği-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu (5434 sayılı Kanun) kapsamında babasından dolayı ölüm aylığı bağlanan davacıya boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığından bahisle ölüm aylığının kesilmesi ve borç çıkarılmasına ilişkin Kurum işleminin iptali istemli açılan eldeki davada; adli yargı mercilerinin mi yoksa idari yargı mercilerinin mi görevli olduğu-
5510 sayılı Yasa'nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali istemine ilişkin davada 5510 sayılı yasanın 56. maddesinde boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden; gerek kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin veyahut samimiliğinin araştırılıp ortaya konulmasının söz konusu olmaması gerektiği- Boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma, irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulamasının yapılmaması gerektiği- Kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı- Boşanma tarihi itibariyle gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008'den itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunduğu- Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile kurumun geri alım (istirdat) hakkı hususunda ise eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemelerin yasal dayanaktan yoksun-yersiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği- Madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiği için eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemesi, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkukunun söz konusu olmaması gerektiği- Birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda da işbu madde hükmünün uygulanacağı- Herhangi bir kapsamda genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamında sağlık yardımlarından yararlanma hakkı bulunmayan kişiler 5510 sayılı Kanunun 60.maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı olarak tescil edilmekte olup, anılan kapsamda tescil edilen bu kişilerin tescil tarihinden itibaren yerleşim yerlerinin bulunduğu yerdeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına müracaat ederek gelir testi yaptırmaları gerektiği- 5510 sayılı Kanunun 60/1-g bendi ile artık herkesin genel sağlık sigortası kapsamına alındığı ve her durumda sağlık hizmeti alabileceğini düşünmenin hatalı olduğu- Koşulları taşımayan kişinin sağlık hizmeti alamayacağı ve koşulları Kurum sağlayabilirdi mantığıyla (davacının 67. madde kapsamında gelir testine tabi tutulmasıyla oluşacak ihtilafa konu dönemdeki prim borçlarının Kurum tarafından tahsilinin mümkün olması) Kurum’un yersiz tedavi giderlerini tahsil imkanının engellenmesinin hem sosyal güvenlik sistemini aksatacak bir durum olup hem de yasa koyucunun amacını aşar mahiyette olduğu-
Davacı Kurum'un, davalının eşine yapılan ödemelerin yersiz olduğu ve bu ödemelerden davalının da sorumlu olduğu gerekçesiyle haksız fiil hükümlerine göre zararın tahsilini talep ettiği davada, 5510 sayılı Kanun’un 56/son ve 96. maddesi, yapılan yersiz ödemelerin hak sahibi sıfatıyla ölüm aylığı almak amacıyla boşanan eşten geri alınmasını düzenlemekte olup, davacı kurum ile davalı arasında sigortalılık ilişkisi bulunmadığından ve davalının eski eşi ile Kurum arasında sigortalılık ilişkisinin kurulması, davalıya 5510 sayılı Kanun’un 56. maddesi bağlamında herhangi bir sigortalılık statüsü kazandırmadığından iş mahkemelerinin görev konusuna giren bir ihtilaf bulunmadığı, uyuşmazlığın haksız fiile ilişkin hükümlere göre değerlendirilmesi gerektiği, davanın iş mahkemesinde değil genel mahkemede görülmesi gerektiği-
Ölüm aylığının kesilme tarihi itibarıyla yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkin davada, davacının, babasının ölümünden sonra eşinden boşandığı, ölüm aylığı almaya başladığı, boşanmadan önce oturduğu evden taşınmayarak çocuklarıyla birlikte aynı yerde oturmaya devam ettiği, ‘eski eş ile birlikte yaşama hali’nin devam edip etmediğinin araştırılması gerektiği- 5510 sayılı Kanunun 59’uncu ve 100’üncü maddelerinde yetkili kılınan görevliler tarafından düzenlenen tutanaklarla davacı ile eski eşinin birlikte yaşamaya devam ettiğinin sabit olduğu- Boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı sabit olan hak sahiplerine gelir veya aylık tahsisi yapılmayacağı, bağlanan gelir veya aylığın kesilmesine ilişkin Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğu-
5510 sayılı Yasanın 96. maddesiyle getirilen düzenlemenin, sebepsiz zenginleşmede iade konusuna ilişkin özel bir düzenleme olduğu ve zamanaşımı hükmü olarak nitelendirilemeyeceği- Maddenin genel hükümlere atfı, 5510 sayılı Yasanın 97. ve diğer maddelerinde zamanaşımı konusunda özel bir düzenlemenin yer almamış olduğu durumlarda zamanaşımı konusunun, genel hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği- Zamanaşımı definin, borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, bunu ileri süren tarafa, borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi verdiği- Nedensiz mal ediniminden dolayı açılacak dava, zarar gören tarafın verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğradığı- Sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı davalarda öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin kamu kurum ve kuruluşları açısından başlangıcı 'o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya (istirdada) hakkı olduğunu öğrendiği' tarih olduğu-