Taşeron tarafından arsa sahibine karşı açılan davanın, geçici şerh talepli dava olmadığı arsa sahibi hakkında 26.12.2008 tarihinde ihtiyatî tedbir niteliğinde geçici kanuni ipotek şerhi tesisine karar verilmiş, uyuşmazlığa konu bu davada ise davacı, söz konusu tedbir nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararın tahsilini talep ettiğinden yüklenici, taşeron ve arsa sahibi arasındaki sözleşmeler ile haksız ihtiyatî tedbirin şartları da değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, dosyada verilen kararın gerekçe kısmında, her ne kadar yargılama sırasında konulan geçici şerhin kesin şerhe dönüşeceğinden hüküm kısmında ayrıca bu hususa değinmeye gerek olmadığı belirtilmiş ise de, mahkemece hüküm kısmında kanuni ipotek talebi ile ilgili olarak karar verilmediği, bu nedenle kesin hükmün şartlarının oluşmadığı, açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde görülerek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın esası yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ile dosyada yüklenici aleyhine hükmedilen bedel ile tedbire konu olan ve satışı yapılan taşınmazların değerinin aynı olduğu, davacının zararını ispatlayamadığı, tazminat talep etme şartlarının oluşmadığı, açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşlerin Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İcra kasasındaki paranın şikâyetçinin talebi üzerine verilen tedbir ara kararı ile alacaklıya ödenmemesi halinde, borçlu temerrüde düşmüş olduğundan, alacağına kavuşamayan alacaklının temerrüt faizi isteyebileceği- "Alacaklının alacağına kavuşamamasının ihtiyati tedbir kararının uygulanmasından kaynaklandığı, haczedilen paranın icra dosyasına girmiş olmasının İİK hükümlerine göre borcun icra dosyasına ödenmesi aşamasının tamamlanması olduğu kadar TBK hükümlerine göre de geçerli ve sonuç doğuran bir ifa olduğu, haczedilmezlik şikâyetinde ihtiyati tedbir kararı alınmış ancak şikâyetin haklı bulunmayarak reddi üzerine icra hâkimince tazminata hükmedileceğine dair özel bir düzenleme de bulunmadığı, HMK 399'de tedbirin haksız çıkmış olmasının yaptırımı düzenlendiğine göre, bunun yerine yasal bir dayanağı bulunmaksızın tedbir nedeniyle paranın geç ödenmesinden dolayı temerrüt faizine hükmedilemeyeceği" görüşünün HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
Açılan dava sırasında sadece davacı şirketlere ait bir kısım araçların trafik kayıtları üzerine üçüncü kişilere devir ve temliklerinin önlenmesi bakımından konulan tedbirin, davacıların, kumların telef olması sebebiyle uğradıklarını iddia ettikleri zarar ile mevcut ihtiyati tedbir kararı arasında kanunun aradığı manada uygun illiyet bağının bulunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Haksız ihtiyati tedbirden doğar zararların giderilebilmesi; icra edilmiş bir tedbir kararının bulunması, bu tedbirin haksız olduğunun ortaya çıkması, tedbir sebebiyle zarar meydana gelmiş olması ve zarar ile haksız ihtiyati tedbir arasında uygun illiyet bağının varlığı şartları ile mümkün olduğu-
Tedbirin kalkma tarihi olarak, yerel mahkemenin dava dosyasında davanın kabulüne ve ipoteğin kaldırılmasına ilişkin ilk kararın tebliği tarihi olarak kabulü gerekirken, ilk kararın içeriğinin ipoteğin kaldırılması davasının kabulü olduğu, bu karar içeriğine göre satışın durdurulması yönündeki tedbirin bu kararla birlikte kendiliğinden kalktığını kabul etmenin mümkün olmadığı şeklindeki gerekçe ile anılan davada red kararının verildiği tarihin esas alınmasının doğru olmadığı-
Haksız fiil nedeniyle maddi tazminat-
Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen tarafın, ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır ya da tedbir kararı kendiliğinden kalkar ya da itiraz üzerine kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir nedeniyle zarar doğması halinde tazmin edileceği- Tazminat davası açma hakkının, hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren, bir yıllık zamanaşımına tabi olduğu-
Kural olarak, haksız ihtiyati tedbirden doğan sorumluluğun kusura dayanmadığı, eylem ile zararlı sonuç arasında uygun nedensellik bağının bulunmasının, tazminat sorumluluğu için gerekli ve yeterli olduğu, bu kapsamda, ihtiyati tedbirin kaldırıldığı tarihe kadar taşınmazın davalı tarafından kullanılmış olması nedeniyle davacının yoksun kaldığı gelirin hüküm altına alınması gerektiği, somut olayda, dava konusu taşınmazın işletmeciliği için yapılan ihaleyi, muhammen bedeli üzerinden % 651 arttırımla dava dışı şirketin kazandığı ve tedbir kararı nedeniyle davacının bu gelirden mahrum kaldığı anlaşıldığına göre davacının zararının sözü edilen ihale bedeli esas alınarak belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde taraflar arasındaki kira sözleşmesinde belirlenen kira bedeli esas alınarak tazminatın hesaplanmasının doğru olmadığı-
Görev konusunun kamu düzenine ilişkin olduğu ve mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerektiği; ihtiyati tedbir kararı İcra Mahkemesince verilmişse de icra hukuk mahkemelerinin sadece İİK'nın 4. maddesinde belirtilen işleri görmekle yetkili ve görevli mahkemeler olduğu; haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemini inceleme görevinin icra hukuk mahkemesinin görev alanı giremeyeceği-
Haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin davada, uyuşmazlık haksız eylemden kaynaklandığından, davacının zararının hesaplarına ihtiyati tedbirin konulduğu tarihten kaldırıldığı tarihe kadar geçen sürede yasal faiz oranına göre belirlenmesi gerektiği- Üniversitenin -2547 s. Yükseköğretim Yasası’nın 56/b maddesi gereğince- harçtan muaf bulunduğu-