Dava konusu primlerin 1999 - 2001 dönemine ilişkin olduğu, anılan prim borçları için işleyen zamanaşımı yönünden Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun “Zamanaşımının kesilmesi” başlığını taşıyan 103. maddesinde öngörülen zamanaşımını kesen sebeplerin gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Bir hak kullanılabilir duruma gelmeden zamanaşımı işletilemeyeceğinden, mal rejiminin tasfiyesi davalarındaki on yıllık zamanaşımı süresinin boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme kararının kesinleştiği tarihten değil, tanıma tenfiz kararının kesinleştiği tarihten başlayacağı-
Kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti,fazla mesai, hafta, genel tatil ile milli bayram alacaklarının tahsilini istemiyle kısmi eda külli tespit amaçlı belirsiz alacak davasında, davalı vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı def’ini ileri sürmemiş, ıslaha karşı da süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuş olup, cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda, HMK. mad. 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı definin davacının açık muvafakati ile yapılabileceği- Davacının açık muvafakati yokken ilerleyen aşamada davalının ıslaha karşı ileri sürdüğü zamanaşımı itirazının dinlenmesinin hatalı olduğu-
Ölüm sebebiyle mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katkı payı alacakğının isteğine ilişkin zamanaşımı - 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda mal rejiminin tasfiyesi davaları için herhangi bir zamanaşımı süresi düzenlemesinin öngörülmemiş olduğu, bu gibi durumlarda TMK’nun 5. maddesi yollamasıyla 6098 sayılı TBK uygulanması gerekeceği, çünkü; TBK'nun 646. maddesine göre Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiş olduğu, buna göre, TBK'nun 146. maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaşımı süresi mal rejiminin tasfiyesi davalarında da uygulanması gerekeceği - TBK'nun 149/1. maddesine göre, zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlayacağı, aynı kanunun 153/3.maddesine göre de, evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımı işlemeye başlamayacağı, başlamışsa da duracağı-Davalılardan( S.) nin, usulüne uygun dava dilekçesi tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş, bir cevap da vermemiş olduğu, her ne kadar diğer davalı (N.) tarafından zamanaşımı def'inde bulunulduğundan, bu def'iden diğer davalı S.'ın da yararlanması gerektiği düşünülebilir ise de bu durumun davacının üçüncü kişi olması ve terekeye karşı dava açması halinde geçerli olacağı, eldeki davanın "ölüm sebebiyle mal rejiminin sona ermesinden kaynaklanan alacak isteği " olduğundan, bu davada davacı ve davalıların muris D.'nin mirasçıları olup davanın mirasçılar arasında görüldüğü gözetildiğinde. davalı N.'nın zamanaşımı def'inden diğer davalı S. nin yararlanamayacağı, davalı S. tarafından da zamanaşımı def'inde bulunulmadığından, kabule karar verilmesi halinde hükmedilecek alacağın terekenin borcu olması sebebiyle davacının miras payı yanında diğer davalı N.'ın miras payının da düşülerek davalı S.'ın miras payı oranında alacağa hükmedilmesi gerekeceği-
Taşınmazın alımına katkıda bulunduğunu iddia eden davacının bu katkısına dayanarak ayın (mülkiyet) talep edemeyeceği, taraflar ilk boşanma davasının kesinleştiği tarihten sonra ikinci kez yeniden evlenmiş olup, TBK'nun 153/3. maddesi uyarınca evli kaldıkları tarihleri arasında zamanaşımının işlemeyeceği-
Bordroda ödemesi yapılan tutarları aşan bir çalışma tespit edilemez ise; fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ödemesi bulunan aylar bakımından gerekli ödemelerin yapıldığı kabul edilerek hesaplamada bu ayların dışlanması suretiyle alacak miktarlarının belirlenmesi gerektiği- İşçiye ödenecek aylık işçilik ücreti 30 günlük tutar üzerinden hesaplanmakta olup hafta tatili hesabında bordrolar incelenirken bu hususa ayrıca dikkat edilmesi gerektiği- Mahkemece sadece tanık ifadelerine itibar edilerek alacak kalemlerine dair bordrolarda gösterilen tutarların saat 18.00'den sonraki çalışmalara ilişkin olduğunun kabulü ile bordro kayıtlarının dikkate alınmamasının isabetsiz olduğu- Fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatili ücretlerinin uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde, hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği, mahkemece tanık ifadelerine göre mesai saatlerinin belirlenmesine karşın, taktiri indirime gidilmemesinin hatalı olduğu- Kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davaların, hakkın doğumundan itibaren, on yıllık zamanaşımına tabi tutulduğu (TBK. mad. 146)- Tazminat niteliğinde olmaları nedeni ile sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, 4857 s. İş K. mad. 5 'deki eşit işlem borcuna aykırılık nedeni ile tazminat, mad. 26/2'deki maddi ve manevi tazminat, mad. 28'deki belgenin zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat ve mad 31/son uyarınca askerlik sonrası işe almama nedeni ile öngörülen tazminat isteklerinin on yıllık zamanaşımına tabi olduğu- Zamanaşımı başlangıcına esas alınan kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı hakkının doğumunun ise, işçi açısından hizmet aktinin feshedildiği tarih olduğu- Davalı vekili, ıslah dilekçesine karşı süresinde zamanaşımı definde bulunmuş olduğundan, mahkemece ıslaha karşı zamanaşımı definin değerlendirilmemesinin hatalı olduğu- İbranamede miktarı belirtilen fazla çalışma ücretinin mahsubu hususunun değerlendirilmemesinin isabetsiz olduğu- Hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağı-
Davalıya ait evde bulunan tüm eşyaların davacıya aynen iadesi olmadığı takdirde bilirkişi raporundaki bedellerinin ödenmesine karar verilmiş ise de, mahkemece davacı tarafından talep edilen eşyaların davacıya ait olup olmadığının araştırılıp, tarafların tüm delilleri toplanarak varsa tanıklar dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Davaya konu misli nitelikteki eşyalar zaman içerisinde yıpranıp değer kaybına uğradığından yıpranma payının hesaplanıp düşülmesi gerektiği-