İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen kararın, davalı şirkete 07.09.2021 tarihinde tebliğ edildiği; istinaf dilekçesinin ise yasal süre geçirildikten sonra 26.10.2022 tarihinde verilmesi sebebiyle 31.10.2022 tarihli ek karar ile istinaf isteminin süreden reddine karar verildiği, bu ek kararın davalı vekilince istinaf edildiği, istinaf mahkemesince davalı şirkete yapılan tebligatların usulüne uygun olduğu gerekçesiyle istinaf isteminin esastan reddine karar verildiği, istinaf isteminin esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar HMK.'nun ilgili hükümlerine uygun olduğundan temyiz isteminin reddi ile söz konusu kararın onanması gerekeceği-
Kararda herhangi bir kanun yolu merci ve süresi belirtilmeyen hallerde, süresiz başvuru hakkının bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği-
İlk davada taşınmazların, miras yoluyla gelen hak, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, ölü olduğu belirtilmek suretiyle murisin kızı adına tespit edildikten sonra, askı ilan süresi içinde açılan tespite itiraz davası sonucunda Kadastro Mahkemesinin temyiz edilmeksizin kesinleşen kararı ile mirasçılar adına tapuya tescil edildiği, eldeki dava dosyasında ise davacıların anılan ve arkadaşlarının, aynı taşınmazların kendi murisleri adına bulunan eski tapu kayıtları kapsamında kaldığını, Kadastro Mahkemesinde görülen davadan haberdar olmadıklarını ve bu davada adlarına pay tescil edilmediğini ileri sürerek, taşınmazların miras payları oranında adlarına tescili istemiyle dava açtıkları anlaşılmaktadır, bu haliyle her iki davanın taraflarının ve dava sebeplerinin farklı olduğu tartışmasız olup, davaların sırf aynı taşınmazlar hakkında görülmesi nedeniyle, kesinleşen ilk davanın sonraki dava yönünden kesin hüküm teşkil edeceğinin kabulünün hukuken mümkün bulunduğu-
HMK’nun istinaf dilekçesinin reddi başlıklı 346/2. maddesi gereğince; ilk derece mahkemesinin istinaf dilekçesinin reddi kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabileceği- İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderieceği- Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapacağı-
Yabancı para borcu ile ilgili alacaklarda talep edilen yabancı paranın dava tarihindeki efektif döviz kuru karşılığı Türk Lirası üzerinden dava değerinin belirlenmesi gerektiği- Kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi bu konuda olumlu yada olumsuz bir karar oluşturulmadan, istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları ile ilgili olarak aynı yasa gereğince istinaf mahkemesince de karar verilmesinin mümkün olduğu-
Dosya kapsamına göre, senedin, sözleşmenin teminat altına alınması amacıyla verildiği, anılan senedin kambiyo vasfı olmadığı için, kambiyo senetlerine özgü takibe ilişkin haklardan faydalanamayacağı, davalının zararını ispat edemediği anlaşıldığından, bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceği- Bölge Adliye Mahkemesince, birleşen davaya ilişkin olarak verilen kararda menfi tespitine karar verilen tutarın 55.400,00 TL olduğu nazara alınarak anılan miktarın temyiz sınırının altında kaldığının anlaşıldığı- Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceği-
Temyiz dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa; kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinin, temyiz dilekçesinin reddine karar verip, HMK'nun 344. maddesine göre; yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ edeceği, temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmişse de; 01.06.1990 tarih 1989/3 Esas, 1990/4 sayılı İBK gereğince, dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından da temyiz talebinin reddine karar verilebileceği, ayrıca; bu İBK, HUMK hükümleri nedeniyle verilmiş olsa da; HMK’daki benzer düzenlemeler de aynı yorum ve sonucu doğurduğu için HMK hükümlerine göre temyiz yönünden de uygulanması gerektiği-
İcra mahkemesinin nihai kararları tefhim veya tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz edilebilir ise de “tefhim” kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal" olarak anlaşılması gerektiği- İcranın geri bırakılması kararına karşı alacaklının 7 gün içinde genel mahkemelerde dava açıp açmamış olması halinde, "alacağın zamanaşımına uğradığı" hususunun kesin hüküm teşkil edeceği ve icranın geri bırakılması kararının, takibin iptaline ilişkin sonuçları doğuracağı ve icra dosyasındaki mevcut hacizlerin kalkacağı, alacaklı tarafından açılmış böyle bir dava varsa sonucunun istihkak davasında "bekletici mesele" yapılacağı ve dava sonuna kadar icra takibinin duracağı, davanın kazanılması halinde duran icra takibine devam edileceği, davanın kaybedilmesi halinde ise dosyadaki hacizlerin kalkacağı-
Borçlu vekilinin istinaf başvurusu ilk derece mahkemesince 19.02.2018 tarihli ek karar ile reddedilmiş olup borçlu vekilinin bu karara ilişkin yaptığı istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince değerlendirilmemiş olduğu- İlk derece mahkemesince verilen 02.11.2017 tarihli kararın borçlu vekiline tebliğ tarihine göre istinaf isteminin yasal süresinde olup olmadığı hususunun da değerlendirilmesi gerekeceği- Bölge Adliye Mahkemesince 19.02.2018 tarihli ek karar değerlendirilmeden 02.11.2017 tarihli karara ilişkin istinaf istemi değerlendirilerek istemin esastan reddi isabetsiz olduğu- O halde, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı HMK’nın 346/2 maddesi uyarınca alacaklının istinaf başvurusunun reddine dair ek karara ilişkin istinaf istemi değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-