HMK’nun istinaf dilekçesinin reddi başlıklı 346/2. maddesi gereğince; ilk derece mahkemesinin istinaf dilekçesinin reddi kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabileceği- İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderieceği- Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapacağı-
Yabancı para borcu ile ilgili alacaklarda talep edilen yabancı paranın dava tarihindeki efektif döviz kuru karşılığı Türk Lirası üzerinden dava değerinin belirlenmesi gerektiği- Kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi bu konuda olumlu yada olumsuz bir karar oluşturulmadan, istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları ile ilgili olarak aynı yasa gereğince istinaf mahkemesince de karar verilmesinin mümkün olduğu-
Dosya kapsamına göre, senedin, sözleşmenin teminat altına alınması amacıyla verildiği, anılan senedin kambiyo vasfı olmadığı için, kambiyo senetlerine özgü takibe ilişkin haklardan faydalanamayacağı, davalının zararını ispat edemediği anlaşıldığından, bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceği- Bölge Adliye Mahkemesince, birleşen davaya ilişkin olarak verilen kararda menfi tespitine karar verilen tutarın 55.400,00 TL olduğu nazara alınarak anılan miktarın temyiz sınırının altında kaldığının anlaşıldığı- Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceği-
Temyiz dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa; kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinin, temyiz dilekçesinin reddine karar verip, HMK'nun 344. maddesine göre; yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ edeceği, temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmişse de; 01.06.1990 tarih 1989/3 Esas, 1990/4 sayılı İBK gereğince, dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından da temyiz talebinin reddine karar verilebileceği, ayrıca; bu İBK, HUMK hükümleri nedeniyle verilmiş olsa da; HMK’daki benzer düzenlemeler de aynı yorum ve sonucu doğurduğu için HMK hükümlerine göre temyiz yönünden de uygulanması gerektiği-
İcra mahkemesinin nihai kararları tefhim veya tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz edilebilir ise de “tefhim” kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal" olarak anlaşılması gerektiği- İcranın geri bırakılması kararına karşı alacaklının 7 gün içinde genel mahkemelerde dava açıp açmamış olması halinde, "alacağın zamanaşımına uğradığı" hususunun kesin hüküm teşkil edeceği ve icranın geri bırakılması kararının, takibin iptaline ilişkin sonuçları doğuracağı ve icra dosyasındaki mevcut hacizlerin kalkacağı, alacaklı tarafından açılmış böyle bir dava varsa sonucunun istihkak davasında "bekletici mesele" yapılacağı ve dava sonuna kadar icra takibinin duracağı, davanın kazanılması halinde duran icra takibine devam edileceği, davanın kaybedilmesi halinde ise dosyadaki hacizlerin kalkacağı-
Borçlu vekilinin istinaf başvurusu ilk derece mahkemesince 19.02.2018 tarihli ek karar ile reddedilmiş olup borçlu vekilinin bu karara ilişkin yaptığı istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince değerlendirilmemiş olduğu- İlk derece mahkemesince verilen 02.11.2017 tarihli kararın borçlu vekiline tebliğ tarihine göre istinaf isteminin yasal süresinde olup olmadığı hususunun da değerlendirilmesi gerekeceği- Bölge Adliye Mahkemesince 19.02.2018 tarihli ek karar değerlendirilmeden 02.11.2017 tarihli karara ilişkin istinaf istemi değerlendirilerek istemin esastan reddi isabetsiz olduğu- O halde, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı HMK’nın 346/2 maddesi uyarınca alacaklının istinaf başvurusunun reddine dair ek karara ilişkin istinaf istemi değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Menfi tespit davasına konu icra takibi alacaklının vekili tarafından başlatılmış olsa dahi, menfi tespit davası icra işleminin devamı niteliğinde takip hukukuna ilişkin bir dava olmayıp genel hükümlere tabi olduğundan menfi tespit davasında dava dilekçesinin asile tebliğ edilmesi gerektiği- TTK'nın 5/a. maddesi uyarınca dava açılmadan arabulucuya başvurunun dava şartı olduğu; davada bu şartın gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararının davacı vekiline tebliğine rağmen tebliğ giderlerinin karşılanmamış olması nedeniyle davacının istinaf talebinden vazgeçmiş sayılacağı-
Temyize konu edilen miktarın 6.667,17 TL olması nedeniyle 01.04.2019 tarihli karar kesin nitelikte olduğu- HUMK döneminde oluşturulan 1.6.1990 gün ¾ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği iş bu kararının HMK döneminde de uygulanmasının mümkün olduğu-
İstinaf mahkemesinin kararlarının, kesin olup olmadığını değerlendirme görevinin ilk derece mahkemesine değil, istinaf mahkemesine ait olduğu-
Tebliğ memurunun, muhatabın adreste bulunmama sebebini, adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğini, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeden ve en yakın komşu durumdan haberdar edilmeden gerekçeli kararı muhtara tebliğ etmesi ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması ile tebliğ işlemini tamamlaması halinde, yapılan tebliğin usulsüz olduğu- İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararı istinaf edene usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden, istinaf talebinin süresinde olduğu-
  • 1
  • 2
  • 3
  • kayıt gösteriliyor