3. HD. 20.09.2022 T. E: 5033, K: 6740
Bilirkişi raporu Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmesi gerektiği; bilirkişi raporlarının kural olarak hâkimi bağlamayacağı ve bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkimin çelişkiyi gidermeden karar veremeyeceği- Davacının, kurum mensubu hastalara verdiği hizmet bedellerine ilişkin sunduğu faturalardan yapılan 81.308,26-TL kesintinin yerinde olup olmadığının tespiti için mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmışsa da, bilirkişi heyetinde sadece bir uzman doktorun yer aldığı, heyette ortopedi uzmanı doktorun bulunmadığı, raporda sadece SGK müfettiş raporunda da tanımlandığı gibi raporlanan, tanımlanan ve alınan tıbbi malzemelerle ilgili uyumsuzluk olduğunun beyan edildiği, her ne kadar hukuk hakimi TBK'nun 53. maddesi uyarınca ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile bağlı olmasa da mahkumiyet ve tespit edilen maddi olgularla bağlı olduğundan ceza dosyasında alınan bilirkişi raporlarının hükme esas alınan raporda incelenmediği ve mevcut durumda raporlar arasında çelişki oluştuğu ve bu durumu yukarıda açıklanan nedenlerle bozma sebebi teşkil edeceği-
Davacının dava konusu cezanın hak edişinden kesilmesi nedeniyle kesintinin iadesine karar verilmesini talep ettiği davada, davalı kurum tarafından cezai şart uygulandığı, cezai şartla birlikte kurum zararı olan bedelinin davacı eczanenin alacaklarından tahsil edileceğinin bildirildiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda teftiş raporunda somut bir tespit yapılmaksızın işlem tesis edildiği, davanın kabulüne karar verilmesinin hakimin davayı aydınlatma ödevine ters düştüğü ve bozmayı gerektirdiği-
Alacak davasında, davalı vekilinin delil listesinin 3. maddesinde "Adres içindir ibareli karalama şeklindeki davaya konu haksız sözde delili kabul etmemek kaydıyla öncelikle davanın reddini talep ediyoruz. Sayın mahkeme aksi kanaatte ise de cevap dilekçemizdeki imza ve yazıya olan itirazımız da gözetilerek davalı müvekkil şirkete ait tüm şirket bilgilerinin detayları ile birlikte davaya konu edilen kartvizitteki tarih de dikkate alınarak şirket imza yetkilisinin ve imza sirkülerinin celbi ile imza incelemesi yapılarak kartvizitteki yazı ve imzalar ile şirket yetkilisinin imza ve yazı örneklerinin kıyaslanması için rapor aldırılmasına," şeklinde beyanda bulunduğu anlaşıldığından, davalı tarafın "imza inkarında bulunmadığı ve bu nedenle davaya konu kartvizitin senet sayılacağı" kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin yanlış olduğu-
3. HD. 12.09.2022 T. E: 4982, K: 6350
Mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmedemeyeceği- Bozma kararına uyularak davanın ıslah edilmemiş hali ile kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; usule ilişkin olan hükümlerin derhal uygulanması gerektiği- 28.07.2020 yürürlülük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK'nın 177/2. maddesi ile Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir eylem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceği-
Sonradan aynı hususta bir kanun çıkarılmış olmasının usuli kazanılmış hakkın istisnası olduğu- Usule ilişkin kanun değişikliğinin geçmişe etkili olarak uygulanması gerektiği- Mahkemece verilen nihai karardan sonra değişiklik yapılmış olsa dahi, bu değişikliğin uygulanmasında zorunluluk bulunduğu- (22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 s. K. ile değişen) HMK’nın 177/2. maddesi ile Yargıtay’ın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılmasının mümkün hale getirdiği-
İş kazasından kaynaklı tazminat davasında verilen ilk kararın "olayın iş kazası olup olmadığının mahkemece 'ön sorun' kabul edilerek değerlendirilmesi gerektiği" gerekçesi ile bozulması ve bozma ilamına uyulmak sureti ile mahkemece tahkikata dair işlemler tesis edilmesi ve maddi tazminatın davacı vekilinin ıslah dilekçesine itibar edilerek belirlenmesinden sonra söz konusu ilamın "bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı" gerekçesi ile tekrar bozulduğu uyuşmazlıkta, "Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine" ilişkin HMK’nin 177. maddesinde -28.07.2020 tarihinde- yapılan yasa değişikliği gözetilerek ve davacı tarafın ıslah istemine değer verilerek yeniden hüküm tesis edilmesi gerektiği-
Dava dilekçesi tebliği, ilk olarak davalı yüklenici şirketin dava dilekçesinde bildirilen adresine yapılmış olup, tebligat evrakı iade edildikten sonra doğrudan Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından bildirilen adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunun 35. maddesine göre usulsüz yapıldığından, mahkemece, öncelikle davalı şirketin dava dilekçesinde belirtilen adresine tebligat çıkarılması, bu adreste bulunmadığının tespit edilmesi halinde, davalı şirketin ticaret sicil müdürlüğünden kayıtlı adresi sorulması ve tebligat bildirilen bu adrese yapılması gerektiği- Bu şekilde de davalı şirkete tebliğ yapılamadığı takdirde, Tebligat Kanununun 35. maddesine göre işlem yapılmak suretiyle taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği- Diğer davalının ise mernis adresi “Almanya Federal Cumhuriyeti” olarak görünmesine karşın yurt dışı adresi araştırılmaksızın ilanen tebliğ yapılmak sureti ile davanın görülmesinin usul ve yasaya aykırı olup taraf teşkili tam olarak sağlanmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Yargılama, isticvabına karar verilen tarafın yokluğunda devam etmekte olsa bile, o tarafa isticvap davetiyesi gönderilebileceği- Ç.lan taraf özürsüz olarak gelmediği veya gelip de soruları cevapsız bıraktığı takdirde, mahkemece sorulan vakıaların ikrar edilmiş sayılacağı- Davacının ... tarihinde 170.000 TL'yi "konut bedeli" açıklaması ile dava dışı A.Ş.'nin banka hesabına yatırdığı ve aynı tarihte sözleşmede 310.000 TL bedelle satıldığı belirtilen A.Ş. adına kayıtlı bağımsız bölümün tapuda davacı adına tescil edildiği hususları bir arada değerlendirildiğinde; davacının davalıdan haricen devraldığı taşınmaz bedelinin 310,000 TL olduğunu ispat ettiği, davacı adına tescil edilen taşınmaz için yaptığı ödemelerin davalı tarafından kabul edilen kişinin ise anılan sözleşmeyi teyzesi olan davacı nam ve hesabına yapan ve bazı edimleri onun adına ifa eden kişi konumunda olduğu-