Şikayetçi borçlunun icra mahkemesine başvuru tarihi 09.12.2019 olup, Bölge Adliye Mahkemesi'nin istinaf incelemesi sırasında takibe dayanak ilamın ortadan kalkarak konusuz kaldığı görülmekle, şikayetçi borçlu vekili tarafından 19.07.2022 tarihinde icra müdürlüğünden, takibe dayanak ilamın konusuz kalması sebebiyle dosyadan konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmekle, icra müdürlüğünün 21.07.2022 tarihli tensip tutanağında takip dosyasından konulan hacizlerin talep doğrultusunda kaldırılmasına karar verildiği ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne haciz terkin yazısı gönderildiği görüldüğünden, icra müdürlüğünün 21.07.2022 tarihli haczin kaldırılması kararı Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinden önce olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi'nce, şikayete konu haczin kaldırıldığı nazara alınarak konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 6100 sayılı HMK'nın 331. maddesine göre şikayet tarihindeki haklılık durumuna göre yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekeceği-
İcra dosyasında konulan hacizler istihkak davası açılmasından sonra yargılama aşamasında kalktığından, davanın konusuz kalması nedeniyle işin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, maktu karar ve ilam harcı ile haklılık değerlendirilmesi yapılarak yargılama giderleri ve nispi vekâlet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz üzerine 06.08.2021 tarihinde haciz konulduğu, haciz tarihi itibariyle İİK'nın 106. maddesinin yürürlükte olan hükmü uyarınca satış isteme süresinin 1 yıl olduğu, şikayet tarihi olan 06.08.2021 tarihi itibarı ile haczin ayakta ve geçerli olduğu; ancak Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine karar verilen 06.10.2022 tarihi itibarı ile alacaklının, bir yıllık sürede dava konusu taşınmaza ilişkin satış talep etmediği, bu nedenle taşınmaz üzerindeki iş bu haczin İİK.'nın 110/1. maddesi uyarınca karar tarihinden önce düştüğü, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince, yargılama sırasında haciz düştüğünden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve 6100 sayılı HMK'nun 331. maddesinin 1. fıkrası uyarınca şikayetin yapıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin takdirine karar verilmesi gerekeceği-
Meskeniyet iddiası ileri sürülen taşınmazın şikayet tarihinde borçlu ............... adına kayıtlı olduğu, ilk derece mahkemesinde devam eden yargılama sırasında, borçlu tarafından şikayete konu taşınmazın satış sureti ile üçüncü kişi .............’a devredildiği, dolayısıyla bu durumda şikayetin konusunun kalmadığının anlaşıldığı, o halde mahkemece borçlunun şikayete konu taşınmazın maliki olmaması ve şikayetin konusuz kalması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek 6100 sayılı HMK'nın 331. maddesinin 1. fıkrası uyarınca şikayet tarihindeki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderleri takdir edilmesi gerekeceği-
Şikayet tarihi itibariyle ayakta ve geçerli olan haciz, ........... İcra Müdürlüğü'nün ............. Esas sayılı dosyasından gelen cevabi yazıdan da anlaşıldığı üzere, karar tarihi itibariyle alacaklının yasal 1 yıllık sürede satış talep etmemesi nedeniyle, İİK'nın 110/1. maddesi gereğince taşınmaz üzerindeki iş bu haczin düştüğünün anlaşıldığı, o halde, İlk Derece Mahkemesince; şikayetin incelenmesi sırasında haciz düştüğünden konusuz kalan şikayetin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve HMK'nın 331/1 maddesi uyarınca tarafların şikayet tarihindeki haklılık durumlarına göre yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekeceği-
Yargılama sırasında meydan gelen kanun değişikliği sonrasında dava konusunun, davacı tarafından talep edilebilmesi artık mümkün olmadığı- Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6102 s. TTK 133/2 gereğince artık alacaklıların limited şirketin feshini talep edemeyeceği, dolayısıyla usuli talep hakkı unsurunun bulunmaması nedeniyle davanın konusuz kaldığının gözetilmesi gerektiği- Asıl ve birleşen davada davacının dava açıldığı andaki mevzuata göre davasında haklı olup da dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü gereğince davada haksız çıkmış sayılamayacağı, bu nedenle doğrudan yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği, yargılama giderlerinden sorumluluğun HMK 331gereğince davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre belirleneceği ve yargılama giderlerine buna göre hükmedileceği- "Yargılama sırasında yapılan kanun değişikliğinin davanın hukuki sebebini (dayanağını) ortadan kaldıracağı, bu durumda davanın konusuz kaldığından bahsedilemeyeceği, davacının hak iddiasını sürdürebilecek durumda olduğu hâlde, yeni kanun ile bu hakkın kendisine verilmesinin mümkün olamaz hâle gelmesinden dolayı hukuki sebebi olmayan bir davada, davanın reddine karar verilmesi gerektiği, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun gereğince davanın reddine karar verilmesi hâlinde ise, davacının haksız çıkmış sayılmayacağı, bu itibarla dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun gereğince davanın reddine karar verilmesi durumunda da, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerine hükmedilebileceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Bölge Adliye Mahkemesince, mahkemenin karar tarihinde meskeniyet şikayetine konu haczin düştüğü ve davanın konusuz kaldığı gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve haklılık durumu değerlendirilmeksizin her iki taraf lehine vekalet ücretine hükmedildiği, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince; davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, hüküm yerinde buna ilişkin bir gerekçeye yer verilmeksizin her iki taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının doğru olmadığı-
İpotekli taşınmazın paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibi sonucunda ihale bedelinden dahili davalıya herhangi bir bedelin kalmadığı anlaşıldığından, bölge adliye mahkemesince dahili davalı yönünden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve davacının davayı açmakta haklı olduğu dikkate alınarak, taşınmazın devri işleminde tarafların yerleşim yeri adreslerine göre komşu olmaları, devir işleminin davalıya yapılan dava dilekçesi tebliğinden kısa bir süre sonra yapılmış olması, taşınmazın ipotekli haliyle temlik alınması, dahili davalının da ticaretle uğraşması gibi nedenler değerlendirildiğinde dahili davalının iyiniyetli kabul edilemeyeceği, bu nedenle yargılama giderlerinden sorumluluğuna gidilmesi gerektiği-
Davacı asilin; davalı bankanın N. Şubesine 24.04.2017 tarihli yazılı başvurusunda, ... ada ... parselde kayıtlı taşınmazının üzerine konan ipotek borcunun bittiğini, üzerine konan ipoteğin üç gün içinde kaldırılması veya mevcut borç varsa bildirilmesini talep etmiş ise de, davacının taşınmazı üzerinde davalı banka lehine doğmuş ve doğacak nakdi ve gayri nakdi alacağı için 90.000,00 TL bedelle birinci derece, birinci sıra, fekki bankaca bildirilinceye kadar, süresiz olarak ipotek tesis edildiğinden ve özellikle de gayrı nakdi kredilerde kısa süre içerisinde borç miktarının tespiti mümkün olmadığından, Bölge Adliye Mahkemesince bu yazıya cevap verilmediğinden bahisle davalı bankanın yargılama giderlerinden sorumlu olması gerektiği gerekçesiyle verilen direnme kararının hatalı olduğu- Davalı bankanın davacıya borcunun olup olmadığını, var ise miktarını bildirmemek suretiyle davacının borcunu ödeme veya başka bir teminatla karşılama olanağını ortadan kaldırmak suretiyle davacıya dava ikame etme dışında bir çare bırakmadığı ve davalı bankanın bu pasif tutumuyla davanın açılmasına sebebiyet verdiği, bu nedenle yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiği görüşünün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Mirasın reddine ilişkin açılan davaların, itirazın iptali davasının açılmasından sonra karara bağlanması- Reddi miras beyanı, yetkili sulh mahkemesine sözlü veya yazılı olarak yapıldığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuracağından, mahkemenin karar sonucunun beklenilmesine gerek olmadığı- Davalılar haklarında yapılan icra takibine itirazlarında "mirasın reddi istemine ilişkin sulh mahkemesinden talepte bulunduklarını" bildirdiğinden, davacı tarafın itirazın iptali davasını açarken, davalıların mirası reddettiğini bilmekte olduğu ve bu dava açıldığı an itibariyle reddi gereken bir dava olup, davanın açıldıktan sonra konusuz kalmayacağı- Davacı vekilinin "davanın konusuz kaldığı ve vekâlet ücreti ile yargılama giderinin davalılar üzerine bırakılması yönünde karar verilmesi gerekeceğine" ilişkin temyiz itirazlarının yerinde olmadığı-