Davacı işçinin (somut olayda) bir kısım işçilik alacağının miktar ve değerini belirleyebilmesi için, elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması, bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da mümkün olmaması ve alacağının miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hâle geleceği bir durumla karşı karşıya olmadığından ve davacının hizmet süresi konusunda da taraflar arasında ihtilaf bulunmadığından, davacının iddia ettiği ücrete ve hizmet süresine göre kendisine ödenmesi gereken kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarını, kıdemine göre hak kazandığı ve varsa kullandığı yıllık izin süresine göre yıllık izin ücreti alacağını belirleyebilecek durumda olduğu ve bu durumda belirsiz alacak davası olarak açtığı davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği- "Hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olduğu ve hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğu" gerekçesiyle "direnme kararının onanması gerektiğine" dair görüşlerin HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
Ölüm nedeniyle maddi-manevi tazminat istemine ilişkin davada, üçlü bilirkişi heyeti raporu ile karara esas alınan Adli Tıp Kurumu raporu arasında çelişki olduğu, Adli Tıp Kurumu raporunun bu çelişkiyi açıklamadığı, tarafların iddialarını karşılamadığı, isnat edilen kusur yönünden aydınlatıcı nitelikte olmadığı, mahkemece tayin edilecek yeni bilirkişi heyeti tarafından, rapor alınarak davalıların kusur durumlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği-
Bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranı ve tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmaması ve manevi tazminatın takdirinde (TBK 56. maddesi) özel haller dikkate alınarak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olması karşısında tazminat davasında verilen mahkeme kararının (..destekten yoksun kalma tazminatından 2.500,00 TL'nin davalı Sigorta A.Ş. için poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere dava tarihinden, diğer davalılar için ise olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 1.099,93 TL'nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacılara verilmesine, davacılar için ayrı ayrı 5.000,00'er TL manevi tazminatın diğer davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine...) isabetli olduğu-
Trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, davalı sigorta şirketi dışındaki davalı haksız fiil sorumlusu olup herhangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın kaza tarihinde yükümlü olduğu tüm borçlar yönünden temerrüde düşeceğinden davacı dava dilekçesinde maddi ve manevi tazminata kaza tarihinden itibaren faize hükmedilmesini talep ettiği halde, mahkemece davalı sigorta şirketi bakımından tüm alacak için dava tarihi yerine dava ve ıslahla artırılan kısım bakımından ıslah tarihinden itibaren; davalı sigorta şirketi dışındaki davalı bakımından maddi tazminat yönünden kaza tarihi yerine dava ve ıslahla artırılan kısım bakımından ıslah tarihinden itibaren, manevi tazminat yönünden kaza tarihi yerine dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olmasının doğru olmadığı- Manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesi gereği manevi zarar karşılığı olarak istenebilecek manevi tazminatın bölünerek istenemeyeceği-
Ölüm nedeniyle maddi-manevi tazminat istemine ilişkin davada, düzenlenen bilirkişi raporunda, davalıya 2/8 kusur oranı verildiği, olaya tanık olan kişinin savcılık ifadesinde davacının kusur oranının artmasına sebebiyet verecek beyanlarda bulunduğu, savcılık dosyasındaki ifadelerin değerlendirilerek konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiği-
Üretim aşamalarında davalı Genel Müdürlük tarafından bedelsiz olarak yükleniciye bırakılan makine ve teçhizatların da kullanılması, davalı Genel Müdürlüğün kendisine sunulan iş programını veya projeyi yeterli bulunmaması halinde tespit edilen noksanlıkların davalı tarafından verilen süre içerisinde giderilmesi zorunluluğu, yüklenicinin çalıştıracağı işletme müdürü, proje mühendisi, vardiya daimi nezaretçisi, teknik nezaretçinin en az sayısı ve meslek kıdeminin davalı idare tarafından belirlenmesi, idarenin, uygunsuz davrandığı, görevlerini yerine getirmekte yetersiz olduğu kanısında olduğu veya işyerinde çalıştırılmasında sakınca gördüğü her kademe ve nitelikteki elemanların iş başından ve işyerinden uzaklaştırılmasını isteyebilmesi gibi tespitler karşısında, "anahtar teslimi" olarak kabul edilemeyecek bir sözleşme ile kendisine olağan denetim sınırlarını aşacak şekilde yetkiler tanınmış olan davalı Genel Müdürlüğün asıl işveren, diğer davalı Kömür İşletmeleri AŞ.'nin ise alt işveren olarak kabul edilmesi gerektiği- Maden ocağında meydana gelen yargılamaya konu iş kazasının 301 kişinin ölümüne ve 486 kişinin yaralanmasına yol açtığı, son yüz yılın en büyük iş kazalarından birisi olan bu iş kazasının yalnızca iş kazasına uğrayanlarda veya kazalıların yakınlarında değil toplumun genelinde derin bir üzüntü meydana getirdiği, böylesine bir faciada hüküm altına alınan manevi tazminat tutarları değerlendirilirken manevi tazminatın caydırıcılık unsurunun öne çıkması gerektiği-
Yaralanma nedeniyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın meydana geldiği tarih ve paranın alım gücü, davacının kalıcı maluliyet oluşmayacak biçimde yaralanmış olmasına göre zararın boyutu göz önünde bulundurularak davacı için hak ve nesafet kuralları çerçevesinde daha düşük manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, somut olay ile bağdaşmayan, 15.000,00 TL' lik yüksek miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin uygun olmadığı-
Davacının sol kolu kürek kemiği hizasından kesilmiş, davacı %73 oranında daimi malul kalmış olup, davacının yaralanmasının niteliği, davalının tam kusurlu oluşu, kaza tarihi, duyulan acı gibi nedenler dikkate alındığında, davacı için hükmedilen 15.000,00 TL' lik manevi tazminat miktarının, duyulan acıyı, çekilen sıkıntıyı hafifletebilecek düzeyde olmadığı- Çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri ayrık olarak belirtilmemiş (asker, polis vb. gibi) kişiler yönünden 60 yaşın aktif çalışma devresini, bakiye yaşam süresi varsa bu sürenin de pasif çalışma dönemini oluşturduğu, tazminatın hesabında pasif devrede de zararın oluşacağı ve bu zararın asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulünün gerektiği-