TMK İkinci Kitabı içerisinde yer alan 369. maddesine ilişkin uyuşmazlıklarda aile mahkemesinin görevli olduğu- Görevin kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle bu hususun yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilerek davanın esasına girmeden karara bağlaması gerektiği-
Davalının vekâlet ilişkisinin sona erdiğine ve davacı avukatını ibra ettiğine dair imzalı bir yazı vermiş olmasına rağmen, davacının ibranameyi kaybetmesi üzerine davacı hakkında gerek Cumhuriyet Savcılığına, gerek İstanbul Barosuna şikâyet dilekçeleri vermek, gerekse hukuk mahkemesinde tazminat talebiyle dava açmak suretiyle hak arama özgürlüğünün kötüye kullanıldığı, Anayasal şikâyet hakkının sınırlarının aşıldığı ve böylece davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğu; olay tarihi, taraflar arasındaki olayların gelişim şekli, hakkındaki şikâyetler üzerine soruşturma ve dava sürecinde davacı tarafından yaşanan üzüntü ve endişe, mesleki ve kişisel itibar kaybı ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında, davacı lehine hükmedilen 6000 TL. tutarındaki manevi tazminat miktarının makul olduğu-
Davacının manevi tazminat istemi reddedilmiş olsa da; davalı hakkında kınama kararı verilmiş olmakla, davacı yararına yukarıda açıklanan Tarife gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Haksız tahrik altında kasten adam öldürmeye ilişkin ceza davasında, davalı, 18 yıl hapis cezasına mahkum olduğundan, tahrik oranının %50 olamayacağı anlaşıldığına göre kusur indiriminin %25 oranında olacağı kabul edilerek, davacılar lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi gerektiği- Davaya konu olayda; olay tarihi, olayın işleniş biçimi, davalının kusurunun ağırlığı gözetildiğinde, davacılar yararına daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Davacılar arasında, ihtiyari dava arkadaşlığı olduğundan, davacıların ayrı ayrı tazminat talep etmiş olmaları da dikkate alınarak kabul edilen tazminat miktarı üzerinden her biri için ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri gerektiği- Dava dilekçesinde tazminat için faiz talebinde bulunulmadığı, ıslah dilekçesi ile hükmedilecek maddi tazminata faiz uygulanmasının talep edildiği ancak fakat faiz başlangıç tarihinin belirtilmemiş olduğu anlaşıldığından, ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiği-
Ölüm nedeniyle maddi-manevi tazminat istemine ilişkin davada, düzenlenmiş olan bilirkişi raporlarının zararın hesaplaması noktasında birbirleriyle açıkça çeliştiği, öncelikle mahkeme tarafından ehil ve donanımlı bilirkişilerden raporlar arasındaki çelişkiyi giderici başkaca bir rapor alınması gerektiği-
Davacının yaralanması sonucunda tarım ve ziraatle ilgilenemediği süre zarfında, kaybettiği arılarının bedelinin de maddi zarar kapsamına dahil edildiği, davalının eylemi ile iddia olunan bu zarar arasında uygun illiyet bağının mevcudiyetinin ispat edilemediği-
Davalının şikayetinin olağan kuşku üzerine yapıldığı, yakınma olduğu ve hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı-
Tazminatın bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmediği, takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olduğu-
Takdir edilecek tazminat miktarı, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için yeri kadar olacağı- Olay tarihi, olayın gelişimi, tarafların konumu göz önüne alındığında davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğu-
HMK'nın 26. maddesi gereğince hakimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, talep edilenden fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği-