Somut olayın özellikleri, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, davacının gerçekleşen kazadaki kusur oranı ve oluşan kalıcı maluliyeti dikkate alındığında davacı için takdir olunan manevi tazminatın az olduğu ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerektiği-
Davacı yönünden oğlunun yaralanmasından ve kendi yaralanmasından dolayı hükmedilecek manevi tazminat miktarlarını ayrı ve açık olarak belirterek hüküm kurulması gerektiği- Manevi tazminatın, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşıdığı-
Davacı lehine takdir olunan manevi tazminatın bir miktar çok olduğu ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerektiği- Manevi tazminatın kaza tarihinden (17.02.2012) işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş ise de, davacı tarafça 11.05.2012 tarihinde davalıya ihtarname gönderilerek 3 iş günü içerisinde (atıfet mehili) manevi tazminat ödenmesinin istenmesi karşısında ihtarnamenin tebliği tarihinden hesaplanacak 3 iş günü sonrası davalının temerrüde düştüğünün kabulüyle o tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerektiği-
Her ne kadar kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir ise de somut uyuşmazlıkta, davalının ısrarla twitter hesabı üzerinden yapılan paylaşımları kendisinin yapmadığını ileri sürdüğü, her olay kendi özelinde değerlendirilmelidir, aksine bir delil de dosyada bulunmadığına göre mahkemece varsayımsal ifadeler ve soyut kabullerle eylemi davalının gerçekleştirdiği gerekçesiyle sonuca gidilerek tazminatla sorumlu kabul edilmesi hakkaniyetli olmayacağı-
Meydana gelen trafik kazası sonucu davacıların oğlu/kardeşi olan yakınlarının ölümü nedeniyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın meydana geldiği tarih ve olay tarihindeki paranın alım gücü, davaya konu kazada davacılar yakının % 75 ve davalının % 25 oranında kusurlu olduğu göz önünde bulundurularak, davacılar için hak ve nasafet kuralları çerçevesinde daha düşük manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Manevi tazminat, bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zarın karşılanmasını da amaç edinmemiştir, o halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmesi gerektiği-
Davaya konu kazada ölen davacıların anne ve babasının kazanın meydana gelmesinde hiçbir kusurunun bulunmadığı ve davalı tarafın tam kusuru ile kazanın gerçekleştiği; kaza ve zararın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü, hayattaki en yakını olan anne ve babasını kaybeden davacıların ölenlere olan yakınlığı nedeniyle duyacakları elemin derinliği, tazminat sorumluları arasında sigorta şirketinin de bulunduğu ve tarafların ekonomik sosyal durumları gibi tazminata etki eden tüm unsurların birlikte ele alınması ile, bir miktar daha yüksek manevi tazminata karar verilmesi gerektiği-
KTK.'nun 111. maddesi uyarınca tazminat miktarlarına ilişkin; yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmaların veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebileceği- Davalı tarafından yapılan ödemenin manevi tazminatı da kapsadığı manevi tazminatın tekliği kuralı uyarınca, yeni bir manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemi-
Asıl ve birleştirilen davalar için ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği- Takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerektiği- Yargılama sırasında davalı tarafından davacıya ödeme yapıldığı, aralarında sulh protokolü başlıklı belge düzenlendiği ve davacının davalı yönünden davadan feragat ettiği anlaşılmakla poliçe limiti ve sulh-ibra sözleşmesinin değerlendirilerek buna göre karar verilmesi gerektiği-
