Hakimin takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği- Davacılar anne ve baba lehine takdir olunan manevi tazminatın az olduğu ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Davacı lehine hesaplanan maddi tazminattan, BK 51. maddesi nedeniyle hatır taşıması, mahkemenin takdirinde yapılan indirim sonucu belirlenen tazminat tutarı hüküm altına alınırken, davanın kısmen reddine karar verildiğinden, davalı şirket lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceği-
Davacılar lehine hükmedilecek manevi tazminata, davacıların ölene yakınlıkları, davalı sürücünün meydana gelen olayda tam kusurlu oluşu göz önünde bulundurularak karar verilmesi gerektiği-
Trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemi-
Davalı şirketin işlettiği restoranda diğer davalının vale olarak çalıştığı, olay tarihinde valenin lokantaya gelen bir müşteriye ait aracı park ettiği esnada geri geri gitmek üzere manevra yapması sonucunda aynı istikamette yaya olarak yürüyen davacıya çarptığı, bu halde takdir edilecek manevi tazminat miktarının, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği-
Maddi tazminat yönünden birden fazla talepte bulunulurken; her bir talep yönünden miktarın belirtilmesi gerektiği-
Kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine, davacılar sayısınca maktu vekalet ücreti taktiri gerekirken bu hususun gözden kaçırılarak davalı lehine nispi vekalet ücreti takdir edilmesinin bozmayı gerektiği- Murisin kaza tarihinde 21 yaşında olup belirli aylarda aday imam olarak çalıştığı ve açıköğretim ilahiyat fakültesinde okuduğu belirtilmiş ise de, adı geçen murisin askerlik vazifesinin de zorunlu olduğu gözetilerek askere gidip gitmediği, tecil durumu ve ayrıca askerlik dönüşü belli bir süre sonra iş bularak çalışmaya başlayabileceği, dolayısıyla bu dönemlerde gelir elde edemeyeceği hususlarının göz önünde bulundurulması gerektiği- Manevi tazminat, zenginleşme aracı olmaması nedeniyle kaza tarihi, kusur oranları dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatların “bir miktar fazla” olduğu ve hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Somut olayın özellikleri, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, davacının gerçekleşen kazadaki kusur oranı ve oluşan kalıcı maluliyeti dikkate alındığında davacı için takdir olunan manevi tazminatın az olduğu ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerektiği-
Davacı lehine takdir olunan manevi tazminatın bir miktar çok olduğu ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerektiği- Manevi tazminatın kaza tarihinden (17.02.2012) işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş ise de, davacı tarafça 11.05.2012 tarihinde davalıya ihtarname gönderilerek 3 iş günü içerisinde (atıfet mehili) manevi tazminat ödenmesinin istenmesi karşısında ihtarnamenin tebliği tarihinden hesaplanacak 3 iş günü sonrası davalının temerrüde düştüğünün kabulüyle o tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerektiği-
Davacı yönünden oğlunun yaralanmasından ve kendi yaralanmasından dolayı hükmedilecek manevi tazminat miktarlarını ayrı ve açık olarak belirterek hüküm kurulması gerektiği- Manevi tazminatın, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşıdığı-
Her ne kadar kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir ise de somut uyuşmazlıkta, davalının ısrarla twitter hesabı üzerinden yapılan paylaşımları kendisinin yapmadığını ileri sürdüğü, her olay kendi özelinde değerlendirilmelidir, aksine bir delil de dosyada bulunmadığına göre mahkemece varsayımsal ifadeler ve soyut kabullerle eylemi davalının gerçekleştirdiği gerekçesiyle sonuca gidilerek tazminatla sorumlu kabul edilmesi hakkaniyetli olmayacağı-