Davacı banka ihtarnamesinde kredi kartı hesabını kapattığını ve sözleşmeyi feshettiğini bildirerek toplam borcun ödenmesini istediğinden, kredi kartı hesabının kapatılması ve sözleşmenin feshiyle birlikte kredi kartı borcunun tümünün muaccel hale gelmiş olduğu- Mahkemece "6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 22. maddesi aracılığıyla aynı Kanunun 28. maddesi hükmüne" dayanılarak karar verilmiş ise de, anılan Yasa hükümlerinin taksitlere bağlanmış tüketici kredisi sözleşmesine ilişkin olduğu, kredi kartı borcunun bu kapsam içinde değerlendirilemeyeceği- Ödenmemesi halinde sadece asgari ödeme miktarının muaccel hale geleceği hususunun, sözleşmenin devamı halinde dikkate alınabilecek bir konu olduğu-
Kredi kartı harcamalarından kaynaklanan uyuşmazlıkta, kredi kartı hesabının bankaca kat edilmesiyle birlikte muaccel olacağı gözetilerek hesabın kat'ına ilişkin ihtarnamede verilen sürenin sonunda da temerrüdün gerçekleşeceğinin kabulü ile sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken somut olayda uygulama yeri bulunmayan 6502 TKHK. mad. 22 ve 28'in hükme gerekçe yapılmasının doğru olmadığı-
2014 yılı için değeri 1.272.19 TL’ nin altında kalan uyuşmazlıklarda Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerine başvuru zorunlu olup, dava tarihi itibariyle uyuşmazlık miktarının 1.250,00 TL olduğu, ıslah edilen miktarın ise kısmi dava açılamayacağı düşünülerek dikkate alınmadığı gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Davacı, dava açarken ekspertiz ücretine ilişkin olarak fazlaya dair haklarını saklı tutmuş olup, uyuşmazlık miktarının da 1.850,00 TL olduğu anlaşılmasına göre; mahkemece, işin esasına girilmesi gerektiği-
Davacı bankanın ihtarnamesinde kredi kartı hesabını kapattığını ve sözleşmeyi feshettiğini bildirdiği ve toplam borcun ödenmesini istediği gözetildiğinde kredi kartı hesabının kapatılması ve sözleşmenin feshiyle birlikte kredi kartı borcunun tümü muaccel hale geldiğinden dolayı bankanın alacağını davalı kredi kartı hamilinden talep etmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı- Mahkemece 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun mad. 22 aracılığıyla aynı kanun mad. 28 hükmüne dayanarak karar verilmiş ise de anılan yasa hükümlerinin taksitlere bağlanmış tüketici kredisi sözleşmesine ilişkin olup kredi kartı borcunun belirtilen yasa hükümleri kapsamı içinde değerlendirilmesinin doğru olmadığı, zira ödenmemesi halinde sadece asgari ödeme miktarının muaccel hale geleceği hususunun sözleşmenin devamı halinde dikkate alınabilecek bir konu olduğu-
Tarafların arasında 22.3.2011 tarihli tüketici kredisi sözleşmesi düzenlediği, 4077 sayılı kanunun 10.maddesi uyarınca düzenlenen sözleşmeden doğan uyuşmazlıkta tüketici mahkemesinin görevli olduğu, Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği-
Davanın, tüketici kredisi borcunun taksitlerinin ödenmemesi sebebi ile başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, 4822 sayılı kanunla değişik, 4077 sayılı kanunun 10. maddesi gereği, muacceliyet şartının gerçekleşmesi için bunun sözleşmede kararlaştırılmış olması, tüketicinin birbirini izleyen en az 2 taksiti ödememesi ve en az 1 hafta süre verilerek muacceliyet uyarısında bulunulması gerektiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda kat ihtarının usulune uygun olabilmesi için yasanın aradığı bu kriterlerin yanı sıra 2 adet ihtar çekilmesi gerektkceği, bankaca tek ihtar çekildiği, çekilen bu ihtarın usulune uygun olmadığı belirlenerek takip tarihi itibari ile muaccel hale gelen taksitleri isteyebileceği kanaati ile takip tarihi itibari ile borç miktarının hesaplandığı, Ne var ki dosya kapsamında bulunan belgelerden taraflar arasındaki sözleşmede muacceliyet kaydının kararlaştırıldığı, tüketicinin birbirini izleyen 3 taksidi ödemediği ve bankaca bu taksit tutarı belirtilmek suretiyle tüketiciye 7 gün içinde ödenmeyen taksit tutarlarını ödemesi aksi takdirde tüm borcun muaccel olacağına yönelik 09.10.2013 tarihli ihtarname çekildiğinin anlaşıldığı, çekilen bu ihtarname 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı kanunun 10/3 maddesindeki koşulları taşıdığı, Yasada iki ayrı ihtarın çekilmesi gerektiğine yönelik düzenlemenin bulunmadığı, O halde mahkemece kat ihtarının usulüne uygun yapıldığı kabul edilerek gerektiğinde tüm alacak miktarı yönünden, taraf ve yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Tüketici kredisi alınması sırasında hayat sigortası yapılmamış davacılar murisinin ödemeler devam ederken vefatı sebebiyle, borcun mirasçılarca ödenmesi amacıyla başlatılan icra takibi yönünden menfi tespit istemi-
4822 sayılı Kanun ile değişik 4077 sayılı kanunun 10. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesi "Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez." hükmünün getirildiği, Yasanın bu hükmünün, emredici nitelikte olduğu, alacaklının asıl borçluya başvurmadan kefile başvuramayacağını, Alacaklının, asıl borçluya başvurup, alacağını tahsil edemediği, takibin semeresiz kaldığı, borçlu hakkında ödemeden aciz belgesi düzenlendiği takdirde kefile başvurup alacağının tahsilini isteyebileceği-
Kredi verenin, taksitlerden birinin veya birkaçının ödenmemesi halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak, ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması durumunda ve tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksiti ödemede temerrüde düşmesi halinde kullanılabileceği, ancak kredi verenin bu hakkını kullanabilmesi için en az 1 hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunulması gerekeceği, taksitlerin 7 gün içinde ödenmesinin istenildiği ancak aynı ihtar içerisinde, ödeme yapılmadığı takdirde ileriye yönelik taksit miktarlarının da ödenmesi istenildiğinden, bu ihtar 4077 sayılı yasanın 10.maddesi şartlarına uygun bir muacceliyet ihtarı olarak kabul edilemeyeceği ve dolayısıyla tüm kredi borcu için takibin yapılamayacağı, davacının, davalının takip tarihinde halen ödemediği ya da eksik ve geç ödediği taksitler nedeniyle gecikme faizi ve diğer ferileriyle birlikte muaccel olan alacaklarını talep etme hakkının olduğu, davalının takip tarihine kadar ödemediği taksitlerle, geç ödeme nedeniyle gecikme faizi ve ferilerinin belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılarak belirlenecek bu miktar üzerinden takibin devamına karar verilmesinin gerektiği-
Davacının konut satın almada kullanmak üzere davalı bankadan kredi kullandığı sabit olup, davacı ile davalı arasında yapılan kredi sözleşmesinde satın alınacak malın herhangi bir özelliği belirtilmediği gibi, satıcı ismi de belirtilmediğinden, konut satış sözleşmesi ve broşürlerde de davalı bankanın adının hiç geçmediği, bankanın davacıya kullandırdığı kredinin bağlı kredi niteliğinde olmadığı anlaşıldığından, mahkemece, değinilen bu yönler gözetilerek davalı banka hakkındaki davanın husumet yönünden reddi gerekeceği-