Taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında misli fark bulunmadığı anlaşılmakta ise de, borçlu ve üçüncü kişinin savunması ile tanıkların beyanlarında "dava konusu satış işleminin borca mahsuben yapıldığı" belirtildiğinden, borca mahsuben yapılan taşınmaz devrinin mutad ödeme olmaması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. mad. 279/2 gereğince tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davalının kendisine olan 'altın borcu' sebebi ile davalıdan alacaklı olduğunun beyan edilmesi üzerine, davanın İİK'nın 277. vd. maddelerine dayalı 'tasarrufun iptali' olarak nitelendirmesi sonucu tasarrufun, İİK. m. 277. uyarınca iptal edildiği; fakat, tasarrufun iptali dava şartlarının (davacının alacağının gerçek olması, takibin kesinleşip kesinleşmediği, icra dosyasından usulüne uygun alınmış aciz vesikası bulunup bulunmadığı, borcun doğumunun tasarruf tarihinden önce olup olmadığı) tartışılıp, gerekçelendirmeden karar verilmesinin doğru görülmediği-
İİK. m. 279 'de belirtilen "geriye doğru bir yıllık sürenin" hesaplanmasında dikkate alınacak haczin, borçluya ait herhangi bir malın haczi olduğu, adreste yapılan hacizle sınırlı olmadığı- Yargıtay 17. HD.nin "maddede sözü edilen haczin borçlunun adresinde yapılan haciz işlemi ile ilgili olup borçlunun taşınmazlarına konulan haciz işlemlerini içermediği" şeklindeki bozma kararına yönelik direnmenin isabetli olduğu-
Tasarrufun iptali davasında davalılar, yargılamanın başından itibaren borçlunun aciz halinde olmadığını ve borcu ödeyebilir mal varlığının bulunduğunu iddia etmişlerse ve icra dosyası içerisinde borçlu adına kayıtlı 4 adet taşınmaz bulunduğu görülüyorsa mahkemece, borçlu adına kayıtlı taşınmazların takyidatları ile beraber tapu kayıtlarının ve kıymet takdiri yapılmış ise bu raporların getirtilerek borçlunun aciz halinin var olup olmadığı araştırılarak tarafların haklılık durumları da göz önüne alınmak sureti ile değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
İİK. 277 vd. maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen, kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflar olup; muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmekteyken, İİK. 277 vd. maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek, İİK. 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceğinden, bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmeyeceği, bu nedenlerle mahkemenin davayı TBK'nun 19. maddesindeki muvazaalı işlemin iptali olarak nitelendirmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinden birine dayanılmış olsa dahi, mahkemenin bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği-
Ticari hayatta çekin vadeli ödeme aracı olarak kullanıldığı gerçeği göz ardı edilmeden, davacı ve davalı alacaklı arasında cari hesap ilişkisi olduğu da anlaşıldığına göre, mahkemece davacı alacaklı ile borçlu şirketin ticari defterleri üzerinde uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak taraflar arasındaki borcun doğum tarihi net olarak ortaya konmalı ve borcun, satışlardan önce doğduğunun tespit edilmesi halinde iptal sebeplerinin varlığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Borcun, taşınmazın davalıya satımından önce doğmuş olması halinde taşınmazın, borçlu şirket tarafından davalı adına alınıp alınmadığının araştırılması gerektiği- Borcun tasarruftan önce doğduğunun tesbiti halinde, taşınmazın borçlu şirket tarafından diğer davalı adına alınıp alınmadığının (nam-ı müstear) araştırılası gerektiği- Davayı kabule dair gerekçesinin ne olduğuna dair bir bilgiye yer verilmemesinin isabetsiz olduğu- Kısmen kabul olunan davada, reddedilen bölüm yönünden vekil ile takip edilen anılan davalı yararına vekalet ücretine takdir edilmesi gerektiği-
Davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkemenin bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Mahkeme gerekçesinde sadece davalı borçlunun borcun ödendiği iddiasına ilişkin inceleme ve değerlendirmeye yer verdiği ve bunun sonucu da borcun ödenmediği anlaşıldığı ancak dava dayanağı İİK’nun 277 ve devamı maddelerine ilişkin hiçbir değerlendirme ve gerekçeye yer verilmeden, davanın neden kabul edildiğine ilişkin açıklama yapılmadan karar verilmesinin adil yargılanma hakkı ve usul yasasına uygun olmadığı- Dava konusu parselin,davalının borçludan aldığı hisse dahil tüm hissedarların taşınmazı bağışladığı vakfın, davacı alacaklı tarafından davaya dahil edilip edilmeyeceği veya alacaklı davacının davayı bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği belirlenmeden parsel ile ilgili satışın iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davalının aynı gün içerisinde satın aldığı taşınmazları aradan 1 sene geçtikten sonra yine aynı kişiye aynı gün içerisinde satması hayatın olağan akışına aykırı görüldüğünden ve dava konusu taşınmazların bilirkişi tarafından belirlenen değerleri ile satış bedelleri arasında da misli fark bulunduğundan davanın kabulüne karar verilmişse de; varılan sonucun dosya kapsamına uygun düşmediği, dava konusu taşınmazlar bakımından ipotek bedelleri göz önüne alındığında bedel farkının bulunmadığı; İİK'nun 280. maddesine göre, kötü niyeti kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta bulunmakta olup, davalılar arasında akrabalık bağı, iş ortaklığı, arkadaşlık gibi kötü niyeti gösterir bir durumun da kanıtlanamadığı, davalının aynı gün içerisinde satın aldığı taşınmazları aradan 1 sene geçtikten sonra yine aynı kişiye aynı gün içerisinde satması da tek başına davalı 3. kişinin, borçlunun mal kaçırma kastını bildiğini gösteren bir durum olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK. 277 vd. maddelere göre açılmış olan davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekeceği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalısının zorunlu olduğu-