Her ne kadar muvazaayı düzenleyen Borçlar Kanunu’nun l8. maddesinde (TBK’nın 19) ve diğer kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmeyeceğinin uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmekte olduğu- Dava konusu taşınmaz ve işletmenin borçlu tarafından oğluna onun tarafından da kısa bir süre sonra arkadaşına muvazaalı olarak satış yapıldığı iddiasıyla açılan davada, son kayıt maliki davalının taşınmazın maliki olduktan sonra kiraya verme ya da ikamet etme gibi taşınmazın tasarruf edilme durumu, su, elektrik, doğalgaz gibi abonelik başvurusunun olup olmadığı, taşınmazın kullanım şekline dair kolluk araştırılması yapılmadan davalının iyi niyetli üçüncü şahıs olduğundan ve satış işleminin muvazaalı olup olmadığı hususunun detaylı olarak incelenmeden davanın adı geçen davalı bakımından reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-

İncelenerek gereği görüşüldü. Dava, muvazaa iddiasına dayalı işleminin iptali ve icra takip dosyasında cebri icra yetkisi verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın davalı Y. E. K.. bakımından reddine, diğer davalılar bakımından kabulüne da ...