Davalı işverenin iş akdini feshetmeden önce kendisini bağlayacak şekilde davacıya mazeret bildirmesi için göndermiş olduğu ihtarnamenin davacıya tebliğ edilmesini ve mazeret bildirmesi için davacıya tanıdığı sürenin geçmesini beklemeden, davacının tanınan sürede mazeretini bildirmemesini de gerekçe göstererek iş akdini feshetmiş olmasının, feshi şeklen geçersiz kıldığı-
Uyuşmazlık ve Hukuki NitelendirmeUyuşmazlık, 696 sayılı KHK kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilen davacı işçinin, kadroya geçişte düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesi hükümlerine göre ücretinin tespiti, hüküm altına alınan alacakların hesap yöntemi, faiz başlangıç tarihleri ve ikramiye alacağına uygulanacak faiz türü hususundadır...
Davacının, ihale ile alt işverene verilen temizlik işinde değil de, büro elemanı olarak çalıştırıldığı, dolayısı ile davacı yönünden asıl-alt işveren ilişkisinin unsurlarının bulunmadığı, davacının baştan itibaren asıl işverenin işçisi sayılması gerektiği ve davacının iş sözleşmesi sağlık sebebi ile önel verilerek feshedilmiş olduğu, fesih 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesine göre yapıldığından, aynı kanunun 19/2. maddesi uyarınca savunmasının fesihten önce de alınması gerektiği- Gerek davacının savunmasının alınmadığı, gerekse sağlık raporunun çalıştırıldığı iş dikkate alındığında geçerli bir neden oluşturmadığı hususları birlikte dikkate alındığında, feshin geçersizliği ile davacının asıl işveren davalı SGK Başkanlığı nezdinde işe iadesi ile işe iadenin mali sonuçlarından her iki davalının birlikte sorumluluğuna hükmedilmesi gerektiği-
Somut olayda davacı vekili müvekkilinin sendikaya üye olup toplu iş sözleşmesinden yararlanmaya başlaması ile birlikte ücretinin düşürülmesinden kaynaklanan fark yıllık izin ücretinin yanı sıra yıllık izinlerinin eksik kullandırılması nedeniyle de alacak talebinde bulunmuş olup Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının kesintili çalışmaları, toplu iş sözleşmesi öncesi ve sonrası yıllık izin sürelerine göre toplam 647 gün yıllık izne hak kazandığı, bunun 536 gününü kullandığı ve bakiye 111 gün yıllık izninin bulunduğu belirtilerek hesaplama yapılmış ise de bilirkişi raporunun davacının toplam hizmet süresi, toplu iş sözleşmesi öncesi ve sonrası hak kazandığı yıllık izin süreleri ve hangi tarihler arasında ne kadar yıllık izin kullandığı konularında denetime elverişli olmadığı-
İşçinin aylık ücretinin asgari ücretin çok az üstünde olması halinde, iş sözleşmesinde aylık ücrete fazla çalışmanın da dahil olduğuna ilişkin hükmün geçersiz olup bu durumda yıllık 270 saatlik sınırın uygulanmasının mümkün olmadığı- Yüzde usulü veya parçabaşı ücret ya da primle çalışan işçinin fazla çalışma ücreti hesaplanırken sadece %50 zamlı kısmın hesaplanması gerektiği-
22. HD. 09.10.2018 T. E: 11616, K: 21589-
22. HD. 17.10.2018 T. E: 2017/15448, K: 22369-
Davalı işverenin muvazaalı sözleşmeler ile davacıyı alt işverenin işçisi gibi çalıştırdığı, davacının görünüşte farklı bir işkolunda faaliyet gösteren alt işveren işçisi olması nedeniyle davalıya ait işyerinde geçerli toplu iş sözleşmesinden yararlanamadığı, buna göre davalının muvazaalı sözleşmelere dayalı olarak davacıda alt işverenin işçisi olduğu görünümü yaratarak davacının davalının faaliyet gösterdiği işkolunda örgütlü sendikaya üye olmasını ve buna bağlı olarak işyerinde geçerli toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının engellenmesini amaçladığı, bu anlamda davalının savunmasının dürüstlük kuralına aykırı ve bu bağlamda hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, hiç kimse kendi muvazaasına dayanarak bir hak talep edemeyeceğinden davalının dürüstlük kuralına aykırı davranması nedeniyle muvazaalı eyleminin sonuçlarına katlanması gerektiği-
Davacı işçi tarafından işe iade kararının kesinleşmesi üzerine yasal on iş günü içinde işe iadesine karar verilen ortak girişim X ve Y işyerlerine ayrı ayrı ihtarname gönderilerek işe başlatılma talebinde bulunulduğu, X'e tebligat yapıldığı hâlde, adi ortaklığı oluşturan diğer ortak Y’nin işe iade kararı ve ticaret sicilinde belirtilen adresine çıkartılan tebligatın ise adresten taşınması nedeni ile iade edildiği- İşe iade başvurusu için Kanunda herhangi bir başvuru usul ya da yöntemi öngörülmediği- İşçi tarafından yazılı ya da ispat edilmesi koşuluyla sözlü olarak dahi başlama iradesinin gösterilmesinin yeterli olduğu- Bir başka anlatımla önem arz eden hususun iyi niyetli (işe) başlama çabasının karşı tarafa ulaştırılması olduğu- Tebligatlar şirketlerin işe iade kararı ve ticaret sicilinde kayıtlı adreslerine çıkarıldığından, Y Şirketinin resmi kayıtlarda belirtilen adresine tebligat yapılamamasının sorumluluğunun davacı işçiye yüklenemeyeceği- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nu (TBK) 638/3. maddesine göre ortakların üçüncü kişiye karşı ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan aksi kararlaştırılmadığı müddetçe müteselsilen sorumlu oldukları- Bu nedenle TBK’nın anılan hükmü gereğince bozma kararından “adi ortaklığı oluşturan diğer ortağın da işe başlatma yükümlülüğü bulunmaktadır.” ifadesinin çıkartılması gerekmektiği-
Arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği, davalı işverenin ihtarnamesi ile davacıya aynı ücret ve haklar ile çalışma teklifi yapılıp, davacının işe iade talebini kabul etmediği anlaşılmış ise de, bu talebin dava şartı olan arabuluculuk sürecinin başlamasından (yani 1 aylık hakdüşürücü süre içerisinde arabulucuya başvurulmasından) sonra yapıldığı ve bu durumda işe davetle birlikte dava kabul edilmediği sürece sırf işe davet ve bu davete icabet etmemenin işe iade davasının reddini gerektirmeyeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.