Taraflar 06.01.1994 tarihinde evlenmiş, 11.03.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 31.03.2010 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmış ve eşler arasındaki mal rejimi TMK 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiş olup, katkı payı alacağı hesaplanırken davalı eş bakımından da 743 sayılı Kanunun 152. maddesinin gözetilmesi gerekeceği-
Bozma ilamında taşınmazın dava dışı bir kişiye (5.kişiye) satılmış olması nedeniyle taşınmazı borçludan satın alan 3.kişi ile ondan satın alan 4. kişinin taşınmazı ellerinden çıkardıkları tarihteki gerçek değer ile sorumlu tutulmaları gereğine değinilmesine karşın mahkemece eksik inceleme yapıldığı anlaşılmış olup mahkemece dava konusu taşınmazın davalı 3.kişinin elinden çıktığı tarih ile davalı 4.kişinin elinden çıktığı tarihlerindeki gerçek (raiç) değeri ile ilk tasarruf tarihine kadar tahakkuk eden vergi asılları ile bunların işleyecek faiz ve eklentilerinin tespiti için, uzman bilirkişilerden rapor alınarak, bu davalıların, tespit edilen vergi borcu ile sınırlı olacak şekilde taşınmazın ellerinden çıktığı tarihteki gerçek değerlerinden sorumlu tutulmalarına karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinin ve aidiyetin tespiti, olmazsa tazminat davası-
Mahkemece, hükmün gerekçesinde SGK ve davacı-davalı şirket yönünden karşılıklı alacaklar ispatlanamadığı için her iki dava yönünden de davanın reddine karar verildiği belirtildiği halde, hükmün sonuç kısmında asıl dava yönünden davacı, birleşen dosya davalısı limited şirketin açmış olduğu davanın reddine karar verildiği, ancak asıl davada; davacı şirket alacak talebinin yanında borçlu olmadığının tespitine de karar verilmesini talep etmiş olup, mahkeme gerekçesinde karşılıklı alacakların ispatlanamadığı belirtildiğine göre hüküm fıkrasında menfi tespit talebinin kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin hüküm ile gerekçe arasında çelişki yarattığı, bu itibarla hükmün, Yargıtay denetimine, usul ve yasaya uygun olmadığından, bozulmasına karar verildiği-
Davacı tarafça her ne kadar dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi istenmiş ise de TMK'nun 239/son fıkrası gereğince tasfiyenin sona erdiği tarih kararın verildiği tarih olduğundan karar tarihinden itibaren edinilmiş mallar bakımından yasal faize hükmedilmesi gerektiğinden TMK'nun 239/son maddesi gereğince katılma alacağına mal rejiminin tasfiye tarihi olan karar tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekeceği-
Hükmün bozulmasından sonra davanın ıslah edilmesinin mümkün bulunmadığı- Dava konusu 9 numaralı dairenin arsa payının yapılan yargılamalar sonucunda henüz kesinleşmeyen karar ile arsa sahiplerine özgülendiği anlaşıldığından, davacının dilekçesinde "hukuki imkansızlık nedeniyle 9 numaralı dairenin arsa payı yerine yükleniciye düşen 7 numaralı bağımsız bölümün arsa payının tapusunun iptali ile davacı adına tescilini, bu talepler yerinde görülmezse çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince ayni hak talebimiz içinde sözleşmeye uygun teslimi yapılmayan taşınmazın değerlerinin tespit edilerek davacıya verilmesini" talep ettiği, davacının bu talebinin yargılama sürecinde oluşan yeni duruma göre davanın açıklanmasından ibaret olduğu, kısaca davacı davasını açıklamak suretiyle davasını tapu iptali ve tescil ikinci kademede ise tazminat talep ettiğinden tazminat talebinin değerlendirilip incelenmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki birleştirilen tapu iptali, tescil ve kooperatif ortaklığının tespiti davaları-
Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı 3. kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanması mümkün olup bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının varlığının değerlendirilmesi gerekeceği-
Davacı, dava dilekçesinde .. 15 parsel sayılı taşınmazın satış vaadi sözleşmesine uyarınca adına tescilini ikinci kademede de rayiç değerinin tahsilini talep etmiş, tapu kayıtlarından bu taşınmazın tarla niteliğiyle dava dışı Köy adına kayıtlı iken satış yoluyla davalı adına tescil edilerek, aynı tarihte 442 s. Köy Kanunu'nun 3367 s. K. ile değişik ek 13/son maddesi uyarınca 10 yıl süreyle devir ve temlik yasağı getirilmiş olduğu ve taşınmazda yapılan imar uygulaması sonucu ... 16 parsel olarak 1726/2400 payı davalı, 674/2400 payı da Hazine adına tescil edilmiş olduğu, daha sonra, taşınmazın bulunduğu Köyünün tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle statüsü verildiği anlaşılmış olup, davacının dayandığı satış vaadi sözleşmesi sözleşmeye konu taşınmazın tapu kaydında devir ve temlik yasağı bulunmaktaysa da, dava açılmadan önce yürürlüğe giren 442 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi uyarınca tapu kaydındaki devir ve temliki önleyen sınırlandırma hükümsüz duruma dönüşmüş olduğundan ve  dava açılmasından sonra sınırlandırma sona ermekte olduğundan, davacının dayandığı satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının bulunduğu, bu nedenle, davacının öncelikli isteminin değerlendirilmesi gerekirken, ikinci kademedeki isteminin hüküm altına alınmasının hatalı olduğu-
Kendisine konut tahsis edilmeyen ortağın tazminat istemi-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.