Dava konusu aracın satış tarihinde gösterilen değeri ile bilirkişi tarafından belirlenen değeri arasında bir mislini aşan oransızlık bulunduğundan, tasarruf İİK. mad. 278/2 uyarınca "bağışlama" hükmünde olduğu- Davalı borçlunun konkordato talebi, yani ekonomik durumu, davalı alıcı tarafından bilindiğine göre, dava konusu tasarruf işleminin İİK. mad. 280/1 maddesi hükmü gereği batıl olup, iptale tâbi olduğu
Markaların üçüncü kişilere devrine ilişkin açılan iptal davasında, "davalı borçlunun adına kayıtlı başkaca markaları olup olmadığı, söz konusu markaların değerlerinin bulunup bulunmadığı, elden çıkartılan dava konusu markalar haricinde elinde kalan markalar varsa sermaye büyüklüğüne etkisinin ne olduğu, dava konusu markaların ticari işletmenin mühim bir kısmını teşkil edip etmediği" konusunda bilirkişi raporu alınmaksızın eksik inceleme ve araştırmaya göre karar verilmesinin hatalı olacağı- Dava konusu markaların dava dışı bir başka şirkete devredilmesi halinde, davacı vekiline adı geçen firmanın davaya dahil edilip edilmeyeceği, davaya dahil edilmeyecek ise talebini tazminata çevirip çevirmeyeceği hususunda beyanda bulunmak üzere süre verilmesi gerektiği-
Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı komiser heyeti raporundan anlaşıldığından kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine davacının iflasına dair karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, davalının kişisel malı olan taşınmazın satış bedelinin dava konusu taşınmazın alım bedelini karşılayıp karşılamadığı araştırılmadan karar verilmesi doğru olmadığından, dava konusu taşınmazın alış tarihindeki değeri ile davalının kişisel malı olan taşınmazın satış bedeli ayrı ayrı belirlenerek, dava konusu taşınmazın davalının kişisel malı olan taşınmazın satım bedelinin tamamı ile alınıp alınmadığı, satım bedeli yetmiyor ise, yapılan katkı oranının tespit edilmeye çalışılması, bulunacak katkı oranı, dava konusu taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın tarih) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılarak, kişisel maldan tasfiyeye konu mala yapılan katkı miktarının hesaplanması, kalan kısmın ise aksi kanıtlanamadığından edinilmiş mal kabul edilerek bilirkişi incelemesi yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalı eşin edinilmiş malına ilişkin borcun bir kısmı bu eşin kişisel malından karşılanmış olduğundan, kişisel mallardan karşılanan miktarın, malın alım tarihindeki değeri içindeki oranı bulunarak, bu oranın malın tasfiye tarihindeki sürüm değeri ile çarpılması ve belirlenen miktarı TMK. mad. 230/1 uyarınca davalının denkleştirme alacağı (edinilmiş malın borcu) olarak malın tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşümü gerektiği- Malın kredi ile ödenen ve iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu dosya içinde mevcut olduğundan; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının (taksit sayısı-100 adet), toplam kredi borcuna (toplam taksit sayısı 120) oranının, taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenmesi, bu miktarın da davalı yararına denkleştirilmesi suretiyle düşümünün yapılması, diğer yandan, edinilmiş mallara katılma rejiminin devam ettiği dönemde ödenen 20 adet taksitten 7 adedinin davalının kişisel mal grubundan karşılanmış olduğu toplanan delillerle sabit olmakla, bu ödemeye isabet eden bölümü yönünden de denkleştirme hesabı yapılarak davalı lehine düşüm yapılması ve bu şekilde hesaplanacak olan taşınmazın borç miktarı ile davalının belirtilen denkleştirme alacakları taşınmazına tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktarın, davacının artık değere katılma alacağı hesabında göz önüne alınacağı; eşler mal rejimi sözleşmesiyle farklı bir oran kararlaştırmadıklarından; TMK. mad. 236/1 gereğince, bu miktar içinde davacı eşin yarı pay oranında artık değere katılma alacağının mevcut olacağı-
Taraflar 06.01.1994 tarihinde evlenmiş, 11.03.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 31.03.2010 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmış ve eşler arasındaki mal rejimi TMK 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiş olup, katkı payı alacağı hesaplanırken davalı eş bakımından da 743 sayılı Kanunun 152. maddesinin gözetilmesi gerekeceği-
Bozma ilamında taşınmazın dava dışı bir kişiye (5.kişiye) satılmış olması nedeniyle taşınmazı borçludan satın alan 3.kişi ile ondan satın alan 4. kişinin taşınmazı ellerinden çıkardıkları tarihteki gerçek değer ile sorumlu tutulmaları gereğine değinilmesine karşın mahkemece eksik inceleme yapıldığı anlaşılmış olup mahkemece dava konusu taşınmazın davalı 3.kişinin elinden çıktığı tarih ile davalı 4.kişinin elinden çıktığı tarihlerindeki gerçek (raiç) değeri ile ilk tasarruf tarihine kadar tahakkuk eden vergi asılları ile bunların işleyecek faiz ve eklentilerinin tespiti için, uzman bilirkişilerden rapor alınarak, bu davalıların, tespit edilen vergi borcu ile sınırlı olacak şekilde taşınmazın ellerinden çıktığı tarihteki gerçek değerlerinden sorumlu tutulmalarına karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinin ve aidiyetin tespiti, olmazsa tazminat davası-
Mahkemece, hükmün gerekçesinde SGK ve davacı-davalı şirket yönünden karşılıklı alacaklar ispatlanamadığı için her iki dava yönünden de davanın reddine karar verildiği belirtildiği halde, hükmün sonuç kısmında asıl dava yönünden davacı, birleşen dosya davalısı limited şirketin açmış olduğu davanın reddine karar verildiği, ancak asıl davada; davacı şirket alacak talebinin yanında borçlu olmadığının tespitine de karar verilmesini talep etmiş olup, mahkeme gerekçesinde karşılıklı alacakların ispatlanamadığı belirtildiğine göre hüküm fıkrasında menfi tespit talebinin kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin hüküm ile gerekçe arasında çelişki yarattığı, bu itibarla hükmün, Yargıtay denetimine, usul ve yasaya uygun olmadığından, bozulmasına karar verildiği-
Davacı tarafça her ne kadar dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi istenmiş ise de TMK'nun 239/son fıkrası gereğince tasfiyenin sona erdiği tarih kararın verildiği tarih olduğundan karar tarihinden itibaren edinilmiş mallar bakımından yasal faize hükmedilmesi gerektiğinden TMK'nun 239/son maddesi gereğince katılma alacağına mal rejiminin tasfiye tarihi olan karar tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.