İstihkak davalarında alacak miktarı ile hacizli malın kıymetinin hangisi az ise, onun üzerinden harç alınması gerekeceği–
Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshinin şart olduğu ve zamanaşımının iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlayacağı, işçinin daha önce aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde geçen hizmetlerinin yıllık izne hak kazanma ve izin süreleri hesabı yönlerinden dikkate alınması gerekeceğinden, davacı işçi davalı işverenin yurtdışı şantiyelerinde kesintili olarak çalıştığı ancak bilirkişi raporunda kesintili çalışmalar yönünden iki çalışma dönemi arasında geçen 5 yıllık zamanaşımı süresi gözetilmeden yıllık izin ücreti hesaplaması yapılmış olup, hatalı değerlendirme ile hesap yapan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Tasarrufun iptali davalarının amacı alacaklıların para alacaklarına kavuşmalarını sağlamaktadır. Davanın konusu tasarruflara konu taşınır ya da taşınmazlar değildir. Bunlar üzerinde mülkiyet değişikliği gibi bir amaç güdülmemektedir. Bu taşınır ya da taşınmazların cebri icrayla satılması ve alacaklıların alacaklarına kavuşması hedeflenmektedir. Yani bu davaların konusu da para alacaklarıdır. Bundan dolayıdır ki İİK'nın 281. maddesinde tasarrufun iptali davalarında daha özel bir geçici hukuki koruma tedbiri öngörülmüştür. Buna göre mahkemece alacaklının talebi üzerine iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında ihtiyati haciz kararı verilebilir. İhtiyati haciz talebinin kabulü için tüm dava şartlarının gerçekleşmesine gerek bulunmamaktadır. Zira bunu beklemek dava ile elde edilecek sonuçların gerçekleşmesine engel teşkil edebilmektedir. İİK'nın 257 ve izleyen maddelerindeki genel ihtiyati haciz kurallarından farklı olarak burada teminat alınması da zorunlu değildir. Teminat alınıp alınmayacağını da mahkeme takdir edecektir. Davanın bedele dönüşmesi halinde teminat karşılığı davalı 3. kişinin malvarlığıyla ilgili ihtiyati haciz kararı verilebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece tayin ve takdir olunur.
Alacağın temlikinin mutlaka icra dairesinde düzenlenmesi gerekmediği- Adi yazılı şekilde yapılmış alacağın temliki sözleşmesi daha sonra sunulmuşsa da, temlik alan tarafından temlik sözleşmesindeki yükümlülüğün yerine getirilerek dosya alacağının daha önce temlik edildiği banka dekontu ile sabit olduğundan, dosya alacağının haciz tarihinden önce temlik edildiğinin kabulü gerektiği- Belirtilen banka dekontu karşısında, alacağın temliki sözleşmesinin icra müdürlüğüne sonradan sunulmasının sonuca etkili olmadığı- Temlik edenin icra dosyasında bir alacağı kalmadığından, haciz işleminin usulsüz olduğu- "Alacağın temliki sözleşmesinin her zaman düzenlenebileceği, banka dekontunun temlikin daha önce düzenlendiğini doğrulamadığı, temlik sözleşmesinden önce dosya haciz müzekkeresi, icra dosyasına şerh edildiğinden haciz işleminde bir usulsüzlük olmadığı, şikâyet yolu ile haczin kaldırılmasının istenemeyeceği, temlik alacaklısının ancak istihkak davası yolu ile dosya alacağı üzerinden haczi kaldırtabileceği"  şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Taşınmazı devralan davalının, davalı borçlunun oğlundan alacaklı olan dava dışı bir kişinin yakın arkadaşı olduğu, bu hususun cevap dilekçesinde açık ve ayrıntılı olarak açıklandığı, ipotek taksitlerinin borçlu tarafından, bir kısmının ise dava dışı bu kişi tarafından bankaya ödendiği, davalı borçlunun oğlundan alacaklı olan dava dışı bu kişinin ipotek taksitlerini ödemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı- Dava konusu taşınmazın evdeki eşyalarla birlikte davalı borçluya diğer davalı tarafından kiraya verildiği ve kira bedelinin ödendiğinin geçerli belgelerle (makbuz vs.) ispat edilemediği, kira sözleşmesinin de taraflar arasında her zaman düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve davalı tanığının beyanları karşısında davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun alacaklıdan mal kaçırma ya da alacaklıyı zarar kastını bildiği veya bilebilecek durumda olduğu (İİK. mad. 280)- Dava konusu taşınmazın gerçek değeri belirlenirken satış tarihinin esas alınması yerine bilirkişi tarafından keşif tarihi itibariyle belirleme yapılmasının hatalı olduğu- Dava konusu taşınmazın 4. bir kişiye devredilmesi halinde, mahkemece davacı vekiline İİK 282. madde ve 283/2. madde gereğince seçimlik hakkının hatırlatılması, 4. kişinin davaya dahil edilmesi halinde ise, 4. kişiye dava dilekçesinin tebliği, 4. kişinin bildireceği delillerin toplanması ve bu tasarrufun iptale tabi olup olmadığının belirlenmesi; 4.kişinin davaya dahil edilmemesi veya kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması halinde, İİK. mad. 283/II uyarınca davanın bedele dönüşeceği gözönüne alınarak dava konusu tasarrufun 3. kişinin elden çıkardığı tarihdeki gerçek değerinin belirlenmesi için taşınmaz başında keşif yapılarak uzman bilirkişilerden (inşaat mühendisi, tapu fen elemanı, emlakçı bilirkişi) alınacak rapor sonucuna göre, bedel fazla çıkarsa ipotek hariç borçlu dışındaki kişinin ödemesi de değerlendirilerek davalının davacının takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak nakden tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği-
İflas anına kadar doğmuş alacakların, bu tarihe kadar işlemiş faiziyle birlikte masaya kaydedileceği-
Avukatının anılan yükümlülüğü yerine getirmediğinden haberdar bulunmayan müvekkilin, salt bu nedenle, açtığı veya davalısı olduğu davayla ilgili olarak herhangi bir şekilde hak kaybına uğraması sonucuna yol açacak bir değerlendirmenin, her şeyden önce, Anayasa’nın hak arama özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesi hükmüne uygun düşmeyeceği-
İİK’nun 142/1. maddesinde geçen alakadarlar ifadesinin, kural olarak borçluyu değil, davacı alacaklıdan sıra itibariyle önce olan alacaklıları ifade edeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.