Avukatının anılan yükümlülüğü yerine getirmediğinden haberdar bulunmayan müvekkilin, salt bu nedenle, açtığı veya davalısı olduğu davayla ilgili olarak herhangi bir şekilde hak kaybına uğraması sonucuna yol açacak bir değerlendirmenin, her şeyden önce, Anayasa’nın hak arama özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesi hükmüne uygun düşmeyeceği-
İİK’nun 142/1. maddesinde geçen alakadarlar ifadesinin, kural olarak borçluyu değil, davacı alacaklıdan sıra itibariyle önce olan alacaklıları ifade edeceği-
Mahkemece, davanın esasına yönelik bir karar verilmeden önce, "dava konusu haczin yapıldığı adresin haciz tutanağına doğru yazılıp yazılmadığı, haczin tam olarak nerede yapıldığı, haczin borçlu şirketlere ödeme emri tebliğ edilen adreste yapılıp yapılmadığı" gerektiğinde yerinde yapılacak inceleme ile hacze katılan icra memurunun tanıklığı ile belirlenerek, mülkiyet karinesinin (İİK. mad. 97/a) kimin yararına olduğunun tespiti ile sunulan delillerin de buna göre değerlendirilmesi gerektiği- Davacı üçüncü kişi hacze konu malları devraldığına ilişkin adi yazılı eşya devir sözleşmesi ile fatura ve ödeme dekontları sunmuş olup, bilirkişi deliline dayandığı, yine davalı alacaklı vekilinin de borçlu ile üçüncü kişi arasında yapıldığı iddia edilen devrin ve devir bedelinin ödenip ödenmediğinin kontrolü açısından bilirkişi deliline dayandığı ayrıca davacı üçüncü kişi ile borçlu arasında danışıklı işlem yapıldığı iddia edildiğine göre, davacı vekilinin dava dilekçesinde delil olarak ileri sürdüğü faturaların dip koçanları ile davacı üçüncü kişi ile borçlunun tutması zorunlu ticari defterler getirtilerek aralarında daha öncesinde ticari bir ilişki bulunup bulunmadığı, mahcuzların ticari defterlerde (açılış kapanış tasdikleri de göz önünde bulundurularak) kayıtlı olup olmadığı, ödemelerin yapılıp yapılmadığı, haczedilen mahcuzların davacının dayandığı faturalarda ve adi yazılı eşya devir sözleşmesinde belirtilen menkuller olup olmadığının saptanması, yine davacı, menkullerin öncesinde borçlu şirkete ait iken diğer borçlu şirkete satıldığını iddia ettiğine göre, defter kayıtlarına göre bu iddianın doğruluğunun kontrolünün sağlanması, bu hususların yapılan ödemeler, vergi ve banka kayıtları da dikkate alınarak açıklığa kavuşturulması, ayrıca borçlu şirketlerin ilk kuruluşlarından itibaren tüm ortakları ile hisse devirlerini ve faaliyet adreslerini gösterir ticaret sicil kayıt örnekleri getirtilerek, şirket ortak ve yetkilileri ile üçüncü kişi arasında organik bağ olup olmadığı, ayrıca faaliyet alanlarının hacze konu mallarla ilgili olup olmadığının açıkça saptanması, bu doğrultuda toplanacak delillerin dava dosyasında bulunan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Haciz adresinin, borçluya ödeme emrinin tebliğ adresi olmadığını, haciz sırasında borçlunun hazır olmadığı, borçlu şirket adına olan faturaların, önceki tarihli faturaların iadesine ilişkin olduğu ve bu nedenle iade fatura tarihinin, borçlunun adresi terk ettiğinin iddia edildiği tarihten sonra olmasının öneminin bulunmadığı nazara alındığında, mülkiyet karinesinin üçüncü kişinin yararına olduğunu - Yasal karinenin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerektiği-
Takip kesinleştikten sonra ancak 71. maddede öngörülen belgelere dayanılarak takibin iptalini (ve ertelenmesinin) istenebileceği bu belgelere dayanmayan borçluların fazla ödedikleri miktar için «geri alma davası» açmaları gerekeceği– Âdi nitelikteki belgeye dayanılarak, İİK’nun 71 uyarınca takibin iptalinin istenemeyeceği–
Davalı-üçüncü kişi lehine düzenlenen muvazaalı senedin ve yapılan icra takibinin iptali amacıyla açılan tasarrufun iptali davasında, davacının amacı alacağını tahsil etmek olduğundan -İİK.nun 283/I maddesi kıyasen uygulanarak- "dava konusu muvazaalı senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin -davacının dava konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak- iptaline" karar verilmesi gerekeceği-
Muvazaa iddiasına dayalı olarak sıra cetveline itiraz istemine ilişkin davada, Davalı savunmasında, "bedeli paylaşıma konu taşınmazın sit alanı dışına çıkarıldığından bahisle borçlu adına tescilinin gündeme geldiğini, tescile ilişkin bu işlemlerin icra müdürlüğü tarafından verilen yetkiyle kendilerince takip edilerek tamamlandığını, taşınmazın bu şekilde borçlu adına tescil edildiğini, öte yandan Borçlunun mirasbırakanından intikal eden mirası alacaklılarının aleyhine olacak şekilde reddettiğini, kendileri tarafından mirasın reddinin iptali davası açıldığını" ileri sürmesi ve bu hususların dosya kapsamındaki belgelerle ispatlanmış olması ayrıca davalı borçlu tarafından davacı aleyhine ikame edilmiş kambiyo senetlerine karşı şikayet davası ile ihalenin feshi davaları bulunduğunun da sabit olması karşısında davalı alacağının muvazaalı olduğundan bahsetmek mümkün görünmediği-
Davalının sunduğu belgelerden davaya konu hacizlerin kaldırıldığı, bu itibarla davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla; mahkemece, konusuz kalan davaya ilişkin olarak karar verilmesine yer olmadığına, istihkak davasındaki haklılık durumuna göre vekalet ücreti ve yargılama gideri taktirine karar vermek gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.