Alacak davası-
Talep olması halinde bilirkişi tarafından belirlenen ecrimisil miktarına tahakkuk tarihleri olan dönem sonlarından itibaren yasal oranda faiz yürütülmesi gerekirken, mahkemece, saptanan ecrimisil bedeline dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin doğru olmadığı-
İhtiyari dava arkadaşlığında, borçluların tümüne karşı dava açma zorunluluğunun olmadığı; alacaklı, müteselsil borçlulardan her birine karşı ayrı ayrı dava açabileceği gibi isterse, müteselsil borçluların birkaçına veya tümüne karşı birlikte dava açabileceği, dava arkadaşı sayısı kadar davanın olduğu, bu sebepten, davalı taraf isterse yüklenici aleyhine de dava açabileceği, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 79. maddesi uyarınca hiç kimsenin dava açmaya zorlanamayacağı-
Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gerektiği- Mahkemece dava konusu taşınmaza ilişkin güncel tapu kaydı dava dosyasına getirtilerek, HMK’nun 114. ve 124. maddeleri gereğince dava konusu taşınmazda hak sahibi olan tüm taraflar tespit edilerek ve taraf teşkili sağlanarak işin esasına ilişkin karar verilmesi gerektiği-
8. HD. 29.04.2021 T. E: 2020/452, K: 3977-
Sebepsiz zenginleşme davalarında, «zenginleşmenin iyiniyetli sayı-lıp sayılmayacağı»nın MK. 3 hükmüne göre belirleneceği ve «olayın özelliklerinin, zenginleşmenin iyiniyetle olmadığını açıkça gösterdiği durumlarda» bu iddianın ispat edilmiş sayılacağı–
Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı iptal davalarında kural olarak üçüncü kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilecekleri- Danışıklı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesi onlara karşı işleniş bir haksız eylem niteliğinde olduğu- Ancak üçüncü kişinin danışıklı işlem ile haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan alacaklı olması ve danışıklı işlemin alacağının ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerekeceği- Muvazaa davasının borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçladığı- Davacının bu davadaki amacının alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamak olduğu- Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesinin ve aciz belgesi almasına gerek bulunmadığı- Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacının muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmekte olduğu- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde, iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK. m. 283/I maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği-
Tapu kaydına dayanarak, bir parseli kayden iktisap edenlerin iyi-niyeti korunursa da (MK. 1023), gerçek durumu -bulundukları konum itibariyle- bilinen ve bu nedenle iyiniyet iddiasında bulunamayacak olan kişilerin yolsuz tesçile dayanamayacakları -
Kayda üstünlük tanınarak elatmanın önlenmesine karar verilmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 683 ve devamı maddelerinde düzenlenen mülkiyet hakkının bir sonucu olduğu-
Dava, taraflar arasında akdedilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi uyarınca, bağımsız bölümün taahhüt edilen tarihte teslim edilmemesi sebebiyle kararlaştırılan gecikme cezasının tahsili istemine ilişkindir...
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.