Sebepsiz zenginleşme davalarında, «zenginleşmenin iyiniyetli sayı-lıp sayılmayacağı»nın MK. 3 hükmüne göre belirleneceği ve «olayın özelliklerinin, zenginleşmenin iyiniyetle olmadığını açıkça gösterdiği durumlarda» bu iddianın ispat edilmiş sayılacağı–
Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı iptal davalarında kural olarak üçüncü kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilecekleri- Danışıklı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesi onlara karşı işleniş bir haksız eylem niteliğinde olduğu- Ancak üçüncü kişinin danışıklı işlem ile haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan alacaklı olması ve danışıklı işlemin alacağının ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerekeceği- Muvazaa davasının borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçladığı- Davacının bu davadaki amacının alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamak olduğu- Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesinin ve aciz belgesi almasına gerek bulunmadığı- Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacının muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmekte olduğu- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde, iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK. m. 283/I maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği-
Tapu kaydına dayanarak, bir parseli kayden iktisap edenlerin iyi-niyeti korunursa da (MK. 1023), gerçek durumu -bulundukları konum itibariyle- bilinen ve bu nedenle iyiniyet iddiasında bulunamayacak olan kişilerin yolsuz tesçile dayanamayacakları -
Kayda üstünlük tanınarak elatmanın önlenmesine karar verilmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 683 ve devamı maddelerinde düzenlenen mülkiyet hakkının bir sonucu olduğu-
Dava, taraflar arasında akdedilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi uyarınca, bağımsız bölümün taahhüt edilen tarihte teslim edilmemesi sebebiyle kararlaştırılan gecikme cezasının tahsili istemine ilişkindir...
bina ve ortak alanlarındaki eksik iş ve ayıptan doğan zarardan yöneticinin arsa sahibi-kat maliki ya da kat maliki - temlik alan sıfatlarıyla arsa payı oranında dava açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerektiğinden davaya devam edilip karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki tazminat, tapu iptali ve tescil davası-
İki tarafa borç yükleyen taahhütlerini içeren sözleşmeden doğan alacakla ilgili uyuşmazlıkların icra mahkemesinde (tetkik merciinde) çözümlenemeyeceği (Bu durumda icra mahkemesince «görevsizlik kararı» değil, «alacaklının itirazın kaldırılması isteğinin reddine» ya da «borçlunun itirazının kabulüne» şeklinde karar verilmesi gerekeceği)-
Davanın, dava dışı arsa sahibi ile davalı yüklenici şirket arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden davalı yüklenici tarafından inşa edilen siteden satın aldığı bağımsız bölümün geç tesliminden dolayı uğradığı zararın tazmini iddiasına dayalı olarak yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğundan, davalı yüklenici ile tüketici davacı arasındaki ilişkinin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında, bu Kanun'a göre, bu Kanun'un uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağının öngörüldüğü-
Zilyetliğin niteliği ve ekonomik amaca uygun olup olmadığı, taşınmazın tamamı mı yoksa bir kısmı üzerinde mi zilyet olunduğu konularında taşınmazda keşif yapılması ve taşınmazın hava fotoğraflarının çekilmesi ve bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.