Takip konusu alacağın, idari yargı konusunu oluşturduğu, bu alacakla ilgili olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağı iddiası hakkında-
Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse, itirazın kabulüne karar vereceği- İmzaya itiraz üzerine, Adli Tıp Kurumundan alınan raporda söz konusu imzanın borçlunun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde bir tespite gidilemediğinin bildirilmesi durumunda itirazının kabulüne karar verilmiş ise de söz konusu raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından kesin kanaat bildirmeyen mevcut rapora göre sonuca gidilemeyeceği- Mahkemece yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olduğu-
Aynı takibe ilişkin olarak alacaklının ikame ettiği itirazın iptali davasında verilen hüküm ile buna dayanak takipte istenilip itirazın iptali davasının müddeabihinin içinde yer alan "işleyecek faiz miktarına" ilişkin menfi tespit istemli davanın dayanağı olan olay ve olgular aynı olduğundan ve işleyecek faiz oranı, itirazın iptali davasında verilen karar ile kesinleştiğinden, bu miktarın başka bir mahkemede menfi tespit istemiyle yeniden tartışılmasının kesin hüküm nedeniyle mümkün olmadığı- "Menfi tespit davasının "hukuki yarara" ilişkin dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiği ve direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulmasının yerinde olacağı" şeklindeki görüş ile; "Ödeme emrinde açıkça işleyecek faize itiraz edilmemiş olması nedeniyle itirazın iptali davasını gören mahkemece bu hususa girilerek hüküm tesisinin mümkün olmadığı, işleyecek faizin bu yönde ödeme emrine süresinde yapılmış bir itiraz olmadığından takip hukuku anlamında kesinleştiği ancak bu durumun maddi anlamda kesin hüküm kavramı içerisinde değerlendirilemeyeceği, borçlunun takipte kesinleşen faizle ilgili menfi tespit davası açmasında hukuki yararının bulunduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Davanın niteliği itibariyle "imzanın borçluya ait olduğunu" kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilemeyeceği- Lehtar şirket yetkilisine ait imza örneklerinin yeterli olmadığı, bilirkişi raporunda mukayeseye esas alınan belgeler arasında, yalnızca imza sirküleri aslının bulunduğu, bunun dışında bir adet şirket karar fotokopisi ve bir adet vekaletname fotokopisinin yer aldığı, mahkemece şirket temsilcisinin huzurda imza örneklerinin de alınmamış olduğu- Şirket yetkilisine ait karşılaştırma yapmaya elverişli belge asıllarının celp edilip, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği-
İtirazın iptali davası bozma kararına uyularak-
İlk Derece Mahkemesince alınan 21.04.2022 tarihli bilirkişi raporunda incelemenin laboratuvar ortamında yapılıp yapılmadığı, hangi aletler ve yöntemlerin kullanıldığının belirtilmediği bu haliyle bilirkişi raporunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.05.2001 gün 2001/12-436 E.,2001/467 K. ve 06.06.2001 tarih ve 2001/12-466 E., 2001/483 K. sayılı kararlarında açıklanan kıstaslara uygun olmadığı ve bu rapora borçlu tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edildiği de görülmekle uyuşmazlığa çözüm getirecek nitelikte bulunmayan bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisinin ve borçlunun istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddinin isabetsiz olduğu-
Borçlunun "imza itirazı"nda bulunması üzerine, alcaklı vekili imza incelemesine esas olacak imza örneklerinin bulunduğu resmi mercileri beyan etmiş ve bunun üzerine, mahkemece, bildirilen ilgili yerlerden borçlunun karşılaştırma yapmaya elverişli imzalarının getirtilmesine yönelik işlem tesis edilmiş olup mahkemece, öncelikle, ilgili yerlerden getirtilen ve dosya kapsamına bulunan borçluya ait karşılaştırma yapmaya elverişli imzaların esas alınması suretiyle usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişi tarafından dosyaya celbedilen imza örneklerinin rapor tanzimine yeterli görülmediğinin belirtilmesi durumunda ise; borçluya İİK’nun 68a/5. maddesi uyarınca meşruhatlı davetiye tebliğ edilerek, geldiğinde, imza ve yazı örnekleri alınıp bilirkişi incelemesi yaptırılmak sureti ile sonuca gidilmesi gerekirken, mahkemece yasanın öngördüğü bu usule uyulmadan doğrudan borçluya meşruhatlı davetiye gönderilerek gelmediğinden bahisle istemin reddine yönelik karar verilmesinin hatalı olduğu-
Toplanan delillere göre borçlunun imzaya itirazının kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu, ancak, cirantanın takip alacaklısı olduğu gözetildiğinde, adı geçenin, takip konusu senetlerdeki imzaların keşidecinin eli ürünü olup olmadığını bilebilecek konumda olmadığı anlaşıldığından, bu durumda icra mahkemesince alacaklı aleyhine tazminata ve para cezasına karar verilmesinin; ayrıca mahkemece borçlunun imzaya itirazının kabulü halinde takibin "durdurulması" yerine "iptaline" karar verilmesinin isabetsiz olduğu, açıklanan nedenle kararın bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerektiği-
Borçlu tarafından açıkça imzaya itirazdan vazgeçilmedikçe dosya borcunun ödenmiş olması veya ödeme taahhüdünde bulunulması gibi hallerin, icra mahkemesince imza itirazının incelenmesine engel teşkil etmeyeceği-
«Usulsüz tebliğ»le ilgili istemin, tetkik mercine ‘gecikmiş itiraz’ şeklinde sunulmuş olması halinde de, başvurunun hukukî niteliği hakimce belirleneceğinden (HUMK. 76; şimdi; HMK. 33) istemin «şikayet» olarak incelenip sonuçlandırılması gerekeceği–
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.