Takip konusu kredi konut finansmanı kapsamında olduğundan tahsil harcının ¼ oranında alınmasının gerekli olduğu-
Maddi yanılgıya dayalı olarak yapılan bozmaya uyulmuş olmasının, taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı- Davanın açıldığı tarihte yürürükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 292. maddesi ile, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 202. maddesi hükmü gereğince yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgelerin bulunması halinde tanık dinletilmesinin mümkün olduğu- Davacı, "taşınmazın temlikinin inançlı işleme dayalı olduğunu, taşınmazın devrinden sonra alınan banka kredisini ödediğini" iddia ederek dosyaya bir takım banka dekont ve muhasebe fişleri ibraz etmiş, esasen evrak arasına alınan banka kayıtlarından da gerçekten de davalı tarafından alınan kredinin bir kısım taksitlerinin davacı tarafından ödendiği görülmekle, öncelikle birleşen davada, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talep edildiği halde, dava açılırken yalnızca talep edilen ecrimisil miktarı üzerinden harç yatırıldığı, elatmanın önlenmesi isteği bakımından yargılama aşamasında harç ikmali yapılmadığı gözetilerek birleşen dava davacısına elatma bakımından harcı tamamlanması için imkan tanınması, ondan sonra; davacı tarafından yapılan ödemelere ilişkin kayıtların yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu gözetilerek, yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda inceleme ve değerlendirme yapılması, öte yandan davacının yalan yere yemin ettiği iddiası ile ilgili, davacı tarafın Cumhuriyet Başsavcılığına yapmış olduğu suç duyurusuna ilişkin evrakın da getirtilmesi, tüm delillerin birlikte değerlendirilerek, yemin delilinin en son başvurulması gereken delil niteliğinde olduğu da gözetilerek, çekişme konusu taşınmazın inançlı işlem kapsamında davalıya devredildiği kanaatine varılması halinde, çekişmeye konu kredi borcunun tamamının davacı tarafından ödenip ödenmediği hususları üzerinde durularak, bu aşamada TBK.'nun 97. maddesindeki düzenleme de gözetilerek, varılacak sonuç çerçevesinden asıl dava ile birleşen dava hakkında bir karar verilmesi gerektiği- Yargılama sırasında keşfen belirlenen taşınmazın değeri üzerinden sadece asıl dava bakımından harç ikmali yapıldığı, birleşen dava bakımından harç ikmali yapılmadığı halde, yanılgılı değerlendirme ile asıl davada harç ikmali yapılmamış, birleşen davada harç ikmali yapılmış gibi değerlendirilerek hatalı vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmiş olmasının hatalı olduğu-
Genel Kredi Sözleşmesi’ nde müteselsil kefil olan davacının ödediği borçtan dolayı ipotekle temin edilen alacağın ödeme miktarı kadar devir ve temliki istemi-
Takip konusu ipotekli borcun «alacaklının, aralarındaki sözleşme ile üstlendiği yükümlülüğü yerine getirmemesi halinde, alacaklı tarafından takip konusu yapılamayacağının» kararlaştırılmış olması halinde, icra mahkemesinin -şikayet üzerine- bu hususu İİK. 149a maddesine göre inceleyebileceği—
Müteselsilen sorumluluğun bulunduğu durumda da davacının alacağının sorumluların tamamından isteyebileceği gibi bunlardan bir veya birkaçından da isteyebileceği, asıl borçlu veya onun kefillerine gitme zorunluluğunun olmayacağı, bu nedenle davalıların eyleminden kaynaklanan zararın kapsamının belirlenerek varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacının, iflas tarihi olan 04.03.2009 tarihi itibari ile davalıya kullandırdığı krediler ve teminat mektuplarından dolayı 33.311.016,47 TL alacağının bulunduğu, iflas idaresince, alacaklı bankanın kayıt başvurusu yapılırken eklenen belgelerinden alacak miktarının hesaplanamadığı, iflas dosyasındaki tapu kayıtlarından davacıya ait 23.06.2004 tarih ve 519 yevmiye numaralı 13.000.000 USD tutarlı ipotek nedeniyle İİK'nun 231. maddesi uyarınca iflas tarihi itibari ile döviz kuru üzerinden 22.399.000,00 TL hesaplanarak rüçhanlı alacak kaydının kabul edildiği, taleple bağlılık ilkesi uyarınca rüçhanlı alacak olarak kabul edilen 22.399.000 ,00 TL mahsup edildiğinde davacının 10.179.016,93 TL daha alacağının bulunduğu ve bu miktar üzerinden iflas masasına adi alacak olarak kayıt edilmesi gerektiğine yönelik mahkeme kararının isabetli olduğu-
Tazminat davası-
Mahkeme gerekçesinde de yer verildiği üzere aynı icra dosyasındaki aynı işlemle ilgili mahkemece karar verilmiş olmakla bu kez şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken “karar verilmesine yer olmadığı” şeklinde hüküm kurulması doğru olmayıp, kararın bozulmasının gerekeceği-
Hayat sigortası sözleşmesine dayalı alacağın tahsili istemine ilişkin davada, sigorta poliçelerinin dava dışı banka tarafından açılan kredilere teminat olarak düzenlendiği anlaşıldığından, kredi borcu ödenmemiş ise sigorta bedelini talep hakkı öncelikle dava dışı bankaya ait olup, ancak artan kısım varsa davacıların bunu istemesinin mümkün olduğu, konut kredisinin davacılar tarafından tamamının ödenmesi sebebi ile davacıların davayı açmakta hukuki yararlarının bulunduğu-
Çekin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunun ve teminat olarak verildiğinin yazılı delille ispat edilmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.