Senedin düzenlendiği günde taşınmazın davacıya teslim ve zilyetliğinin devredildiği düşünülse bile takip eden tarihlerden itibaren taşınmazda zilyet olmamış, davalı adına yapılan tespite itiraz etmemiş, satış tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar geçen 20 yıla yakın sürede davalının zilyetliğine karşı çıkmamış, ihtarname göndermemiş ve elatmanın önlenmesi davası dahi açmamış olup, gerek Kadastro Kanunun 14. ve gerekse M.K. nun 639 (713) maddelerinde "iyi niyet" ilkesine yer verilmediğinden satışın yapıldığı 2.7.1980 tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar geçen 20 yıla yakın bir süre davacının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın taşınmazda zilyet olmamasını ve davalının zilyetliğine sessiz kalmasını "terk" iradesinin açık bir göstergesi saymak gerekeceği-
Davacı, tesciline karar verilmesini talep ettiği taşınmazın kendine miras kalmadığını, imar ve ihyasını kendisinin yaptığını iddia etmiş, keşiflerde taşınmazın içindeki evin davacının babası tarafından yapıldığı ve çevresindeki tarlanın babası, sonrasında davacı tarafından kullanıldığını beyan etmiş ise, taşınmazın hangi nedenle tescil harici bırakıldığı, taşınmazın kadastrodan sonra kim tarafından ne şekilde hangi tarihler arasında imar ve ihya edildiğinin araştırılması ve babadan intikal şeklinin açıklığa kavuşturulması gerekeceği-
Dava konusu taşınmazların evveli tapusuz olup , belgesizden tespit ve tescil edildiği, dayanak satış tespit sonrası tescil öncesi bir tarihe karşılık geldiğinden 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirtilen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı, tapuda kayıtlı bulunmayan taşınmazların TMK'nun 762. maddesi hükmüne göre menkul mal niteliğinde olduğu, aynı Kanunu'nun 763. maddesi uyarınca bu gibi malların mülkiyetinin devri zilyetliğin karşı tarafa teslimi ile gerçekleşeceğinden, satış ve devirlerin her türlü delille kanıtlanmasının mümkün olduğu- Mahkemece, taşınmazın aynına ilişkin uyuşmazlıklarda nizalı taşınmazın bulunduğu yerde yöntemine uygun olarak keşif yapılması, yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının 6100 sayılı HMK'nun 243 ve 244 madde (HUMK'nun 258 ve 259. maddeleri) hükmü uyarınca keşif yerinde hazır bulunmak üzere davetiye ile çağrılmak suretiyle mümkün olduğunca taşınmaz başında yapılacak keşifte dinlenilmeleri, zilyetliğin başlangıcı, süresi, malik sıfatı ile olup olmadığı konularında yerel bilirkişi ve tanıklara sorular yöneltilerek açıklığa kavuşturulması, davacı O.D.'in dava konusu taşınmazları 1985 tarihinden dava tarihine kadar aralıksız, çekişmesiz malik sıfatı ile kullandığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, iddia ve savunma çerçevesinde toplanan ve toplanacak taraf delilleri tartışılıp değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekeceği-
Davacı vekilinin, imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tescil isteğinde bulunduğu, bu tür yerlerin davacı adına tesciline karar verilmesi için, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesindeki koşulların yanında, aynı kanunun 17. maddesindeki tüm olumlu ve olumsuz koşulların da davacı lehine gerçekleşmesinin gerekeceği, anılan kanun maddesinde il, ilçe ve kasaba imar planı kapsamında kalan yerlerin imar ihya yoluyla edinilmesinin yasaklandığı-
Aynı mahkemede görülmekte olan davalar, aralarında bağlantı bulunması halinde, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebileceği-
Kaçak ve yitik kişilere ait taşınmazlar Tasfiye Kanunları uyarınca Devlete kalmış olup, hazineye kalan bu tür yerlerin kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesinin mümkün olmayacağı-
Dava konusu taşınmazın orman sınırlandırılması dışında kalan, özel mülkiyete konu teşkil edilebilecek yerlerden olduğunun belirlendiği, davanın kabul edilebilmesi için, gerek davacının gerekse, önceki malik babasının, belgesizden üzerlerine, tescil edilmiş taşınmaz mal bulunup bulunmadığının belirlenmesinin zorunlu olduğu-
İştirak halinde mülkiyet konusu bir malın satışının tüm mirasçıların katılımı ile geçerli olacağı-
Kadastro sonrası mera kütüğünde kayıtlı taşınmazın zilyetlikle iktisabının mümkün bulunmadığı-
Tapu kaydı, tedavül kayıtlar ve kadastro tutanağındaki açıklamalara göre kayıt maliki tanınan ve bilinen kişi oluğundan, mahkemece, tapu iptali ve tescile ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.