Mahkemece her ne kadar bozmaya uyularak araştırma yapılmış ise de; dava konusu yere ilişkin uzman bilirkişinin 1945 ve özellikle 1954 tarihli hava fotoğrafı incelemesinde, dere yatağının yaygın olarak akıp dava konusu yerin tarım yapmaya elverişli olmadığının belirlenmesi karşısında, her ne kadar dosyada dinlenen tanık ve mahalli bilirkişiler davacıların 20 yılı aşkın süredir zilyet olduğunu belirtse de, 1958 tarihli Toprak Tevzi Komisyonunun taşınmazın sulu tarım arazisi olması nedeniyle dağıtım dışı bırakıldığına ilişkin tespitinden itibaren, kadastro tespitine kadar zilyetliğin eldeki dosyada gerçek kişi olan davacı ve davalılar hakkında mülkiyeti kazandırmayacağı, zilyetlik süresi ve koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından, bilimsel verileri içeren hava fotoğrafları ışığında, birleşen davada Hazine yönünden davanın kabulüne ve esas davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Hak sahibi olanların hukuki durumunu 2510 sayılı Kanun’un ilk çıkarılış amacına uygun korumayı hedeflediğinden herhangi bir koşul aramaksızın hak sahipliklerinin 5543 sayılı Kanun döneminde de devam edeceği-
Mahkemece, davacı tarafın taşınmazdaki zilyetlik süresinin 20 yıla ulaşmaması nedeniyle edinme koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın karar vermeye yeterli bulunmadığı-
Mülkiyetin kazanılabilmesi için diğer kazanma koşullarının yanında dava konusu taşınmazda davacı tarafın aralıksız, çekişmesiz, malik sıfatıyla ve 20 yıl süreyle zilyet ve tasarrufta bulunması gerekeceği-
Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemi- Kadastro tespiti sırasında çekişmeli taşınmaza revizyon gören tapu kaydının dava konusu taşınmazı kapsayıp kapsamadığı yöntemince belirlenmemiş olup komşu taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile varsa dayanak belgeler getirtilip uygulanarak dava konusu taşınmazı kim olarak okuduğu, tespite esas tapu kaydının başka taşınmaza revizyon görüp görmediği tespit edilmeden eksik inceleme ve uygulama ile tapu kaydının dava konusu taşınmazı kapsayıp kapsamadığı belirlenmeden ve zilyetlik şartları da tam olarak araştırılmadan hüküm kurulamayacağı-
Taşınmazın genel arazi eğiminin % 2-3 olduğu, 1953 ve 1957 yılı hava fotoğraflarında kullanımsız olduğu-1971 yılında kullanımda olduğu ve zirai bilirkişi raporuna göre 1981 yılından imar ihya edildiği ve keşif tarihine kadar kullanıldığı- 2008 yılı sonrası uydu görüntülerinin de aynı hususu doğruladığı, tanık ve bilirkişilerin beyanlarının da bu duruma uygun olduğu, davalı lehine zilyetlik şartlarının oluştuğu-
Mer 'a olduğu yargı kararıyla kesinleşen parselin bu niteliği ortadan kalksa bile tapulu yer olduğundan, imar ihya yolu ile dahi zilyetlikle kazanılması mümkün olmadığı, davacının kadastro tutanağının kesinleşmesinden sonra ağaç dikerek zilyetliğinin başladığı anlaşıldığına göre iyi niyeti söz konusu olamayacağından ağaçların bedelini de isteyemeyeceği-
Kural olarak; kadim meraların öncesi itibarıyla bilinmeyen bir zamandan beri o yöre insanının hayvanlarının otlatılmasına bırakılan yerler olduğu, böyle bir yer üzerinde sürdürülen zilyetlik süresinin, neye ulaşırsa ulaşsın ilgilileri lehine mülkiyet kazanılmasına imkan sağlamadığı-
8. HD. 13.09.2018 T. E: 12048, K: 15702-
Mahkemece, davacının nizalı taşınmazı, köye geri döndüğü tarihten önce 15 yıl boyunca kullanmayarak zilyetliği terk iradesini ortaya koyduğu, Ziraatçi Bilirkişi raporuna göre taşınmazın 5-6 yıldan uzun zamandır ekilmediği ve sürülmediğinin belirlendiği, bu halde, davacının zilyetliği süresince de bu yeri ekonomik amaca uygun şekilde kullanmadığı açıklanarak davanın reddine karar verilmiş ise de; Mahkeme'nin bu görüşüne katılmanın mümkün olmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.