Davada taraf olmayan kişi aleyhine usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunmadığı, açılmış olan bir davada ıslah yoluyla dahi olsa hasım değiştirilmesi ve davalı gösterilmeyen üçüncü bir kişinin davalı durumuna konulmasının ise mümkün olmadığı, bu nedenle davada taraf sıfatı bulunmayan kişinin mirasçıları hakkında hüküm tesisinin usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğu-
-6352 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin Anayasaya aykırı olduğuna dair yapılan başvuru üzerine verilen- Anayasa Mahkemesi'nin  04.07.2013 T. E: 2012/100, K:84 sayılı kararı-
Davalının iyiniyet savunmasına itibar edilemeyeceğinin açık olduğu, ne var ki; davalı ...’nın, ........ parsel sayılı taşınmazın kendi adına tapuda tescil tarihinden sonra binayı inşa etmeye başladığı dikkate alındığında, inşa edilen binanın asgari levazım bedelinin belirlenmesi, davacıya bedelin depo edilmesi için süre verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçt. Bir. K.’da açıklandığı gibi; muvazaalı temliklerde görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de MK.706 (ve BK.213; şimdi; TBK. mad. 237, Tapu K. 26)’da öngörülen şekil koşullarından yoksun olduğundan geçersiz sayılacağı, bu hususu miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların ileri sürerek muvazaa hukuksal nedeniyle tapu iptal ve tescil davası açabilecekleri, bu davada; muvazaalı bir işlemin söz konusu olup olmadığının saptanması için; ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve mâkul bir nedenin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılması gerekeceği -
Takas yoluyla edinilen, önceden özel kişiye ait olan taşınmazın sonraki tarihlerde ihale yoluyla satışa çıkarılarak belediyeye ait olması halinde 'belediyenin özel mülkiyeti'ne tabi olduğu ve kamu malı olmadığı bu nedenle; taşınmaz hakkında özel hukuk hükümlerinin uygulanması gerektiği- Belediyeye ait taşınmaz üzerine yapı yapan gerçek kişinin temliken tescil talebinde bulunduğu somut olayda inşaatın davalı belediyeden alınan ruhsata dayandığı, taşınmazın davacı gerçek kişiye teslim edildiği ve belediyenin bu inşaata bir itirazının bulunmadığı hususları nazara alındığında belediyenin davacıyı, davaya konu taşınmazı sahiplendiği hususunda inandırdığı, meşru beklenti içine soktuğu ve inşaatın yapılmasında açık rızasının bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğinden davacı gerçek kişinin iyiniyetli kabul edileceği ancak temliken tescil talebi için TMK.'nin 724. maddesinin diğer koşullarının mevcut olup olmadığının araştırılması gerektiği- Taşınmazın geçerli bir belediye meclis kararına dayanmaksızın encümen kararıyla ihale edildiği, tapu iptali ve tescili davasında da yapılan ihalenin tapu devrine esas alınamayacağının kesin olarak karara bağlandığı, Belediyenin açık rızasının bulunduğundan bahsedilemeyeceği, takip eden süreçte davacının kira bedelini ödediği hususları dikkate alındığında inşaatın başından beri iyiniyetin bulunduğu ve korunduğu hususunun ispatlanamadığı, iyiniyet olmadan TMK.'nin 724. maddesinin diğer koşullarının araştırılmasına gerek bulunmadığı görüşünün HGK. tarafından benimsenmediği-
İcra dosyasında yapılan araştırmadan borçlunun adresinde bulunmadığından bahisle mernis adresine tebliğ edilmesi, haciz tutanakları borç miktarı, malvarlığı araştırması göz önüne alındığında, kaçak olduğunun görüldüğü, Yargıtay içtihatlarına göre bu nedenle, borçlunun aciz halinin gerçekleşmiş sayılması, gerekeceği-
6183 sayılı Kanun uyarınca, kamu alacağından dolayı açılan iptal davalarında, mahkemenin satışa konu taşınmazın gerçek değerinin çok altında satılmış olduğunu tesbit etmesi halinde, "davalı üçüncü kişinin iyiniyet iddiasında bulunamayacağını"da vurgulayarak, "satışın iptaline" karar vermesi gerekeceği–
Borçlunun eniştesine yaptığı satışın iptali gerektiği- Davalı dördüncü kişi hakkındaki davanın kabul edilebilmesi için kötü niyetli olduğunun kanıtlanması gerektiği- Borçlu ve dördüncü kişi aynı köyden olup, dava konusu taşınmazda kiracı olarak oturan kişinin kira ödemelerini borçluya yapıldığının tesbiti halinde, dördüncü kişinin de kötüniyeti anlaşıldığından tasarrufun her iki davalı yönünden da iptali gerekeceği- Dördüncü kişinin iyi niyetli olması halinde, İİK. mad. 283/2 uyarınca, üçüncü kişinin malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulacağı-
Tasarrufun iptali davalarında üçüncü kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK.’nin 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceği- Davalı borçlunun borcundan dolayı dava konusu taşınmaz ve makineler cebri icra yolu ile satılması halinde de davalı üçüncü kişi elinde bir bedel kalır ise bu bedel ile sorumlu tutulacağı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.