Takas yoluyla edinilen, önceden özel kişiye ait olan taşınmazın sonraki tarihlerde ihale yoluyla satışa çıkarılarak belediyeye ait olması halinde 'belediyenin özel mülkiyeti'ne tabi olduğu ve kamu malı olmadığı bu nedenle; taşınmaz hakkında özel hukuk hükümlerinin uygulanması gerektiği- Belediyeye ait taşınmaz üzerine yapı yapan gerçek kişinin temliken tescil talebinde bulunduğu somut olayda inşaatın davalı belediyeden alınan ruhsata dayandığı, taşınmazın davacı gerçek kişiye teslim edildiği ve belediyenin bu inşaata bir itirazının bulunmadığı hususları nazara alındığında belediyenin davacıyı, davaya konu taşınmazı sahiplendiği hususunda inandırdığı, meşru beklenti içine soktuğu ve inşaatın yapılmasında açık rızasının bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğinden davacı gerçek kişinin iyiniyetli kabul edileceği ancak temliken tescil talebi için TMK.'nin 724. maddesinin diğer koşullarının mevcut olup olmadığının araştırılması gerektiği- Taşınmazın geçerli bir belediye meclis kararına dayanmaksızın encümen kararıyla ihale edildiği, tapu iptali ve tescili davasında da yapılan ihalenin tapu devrine esas alınamayacağının kesin olarak karara bağlandığı, Belediyenin açık rızasının bulunduğundan bahsedilemeyeceği, takip eden süreçte davacının kira bedelini ödediği hususları dikkate alındığında inşaatın başından beri iyiniyetin bulunduğu ve korunduğu hususunun ispatlanamadığı, iyiniyet olmadan TMK.'nin 724. maddesinin diğer koşullarının araştırılmasına gerek bulunmadığı görüşünün HGK. tarafından benimsenmediği-
İcra dosyasında yapılan araştırmadan borçlunun adresinde bulunmadığından bahisle mernis adresine tebliğ edilmesi, haciz tutanakları borç miktarı, malvarlığı araştırması göz önüne alındığında, kaçak olduğunun görüldüğü, Yargıtay içtihatlarına göre bu nedenle, borçlunun aciz halinin gerçekleşmiş sayılması, gerekeceği-
6183 sayılı Kanun uyarınca, kamu alacağından dolayı açılan iptal davalarında, mahkemenin satışa konu taşınmazın gerçek değerinin çok altında satılmış olduğunu tesbit etmesi halinde, "davalı üçüncü kişinin iyiniyet iddiasında bulunamayacağını"da vurgulayarak, "satışın iptaline" karar vermesi gerekeceği–
Borçlunun eniştesine yaptığı satışın iptali gerektiği- Davalı dördüncü kişi hakkındaki davanın kabul edilebilmesi için kötü niyetli olduğunun kanıtlanması gerektiği- Borçlu ve dördüncü kişi aynı köyden olup, dava konusu taşınmazda kiracı olarak oturan kişinin kira ödemelerini borçluya yapıldığının tesbiti halinde, dördüncü kişinin de kötüniyeti anlaşıldığından tasarrufun her iki davalı yönünden da iptali gerekeceği- Dördüncü kişinin iyi niyetli olması halinde, İİK. mad. 283/2 uyarınca, üçüncü kişinin malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulacağı-
Tasarrufun iptali davalarında üçüncü kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK.’nin 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceği- Davalı borçlunun borcundan dolayı dava konusu taşınmaz ve makineler cebri icra yolu ile satılması halinde de davalı üçüncü kişi elinde bir bedel kalır ise bu bedel ile sorumlu tutulacağı-
Davacıların payına isabet eden değer üzerinden davalının sorumlu olduğu miktar belirlenerek, bu miktar üzerinden, davalı taraf aleyhine yargılama gideri, harç ve vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının isabetli olmadığı- Davalı tarafından açılmış tespit davası ya da muhdesatın aidiyetine yönelik bir dava bulunmadığı halde, sadece davalı tarafın dosyadaki savunması ve toplanan deliller doğrultusunda sanki bir tespit davası var gibi kabul edilerek tapu iptali ve tescil kararı ile birlikte taşınmaz üzerindeki ağaçlara yönelik davalıya aidiyatıyla ilgili beyanlar hanesine şerh verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı hakkındaki dava red edildiğine ve değeri belirlenmediğinden anılan davalı yararına tapudaki değeri dikkate alınarak maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-
Vekilin, vekalet yetkisini, kasten vekil edenin zararına, kendisinin ya da düşünce ve çıkar birliğine girdiği kişi veya kişiler yararına kullandığı taktirde yapılan işlemin, vekalet verenleri bağlamayacağı, vekalet verenin, TMK’nun 2. maddesinde yazılı doğruluk dürüstlük ilkesinin doğal bir sonucu olarak, her zaman sözleşmenin feshi ile buna dayalı olarak yapılan işlemlerin ortadan kaldırılmasını isteyebileceği – Vekil ile sözleşme yapan karşı taraf, TMK’nun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise, diğer bir anlatımla, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekili ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağladığı, vekil, vekalet görevini kötüye kullansa da bu durumun vekil ile müvekkili arasında bir iç sorun olarak kalacağı, sonuçta vekil ile sözleşme yapanın elde ettiği haklara etkili olmayacağı, yapılan sözleşmenin bu nedenle iptali istenemeyeceği–
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.