Tasarrufun iptali davasının, "ticari dava" olarak değerlendirilemeyeceği ve bu davalarda arabulucuya başvurunun "dava şartı" olarak kabul edilemeyeceği (Konya BAM 3. HD. kararı)-
Davalılar murisi paylı maliki olduğu dava konusu taşınmazlardaki 1/4 payının tamamını davacıya satmayı vaadetmiş olduğu durumda; davalının murisi dava konusu taşınmazlarda müşterek paydaş olup bu payının tamamının satışını vadettiği için satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı mevcut olduğu- Satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazların belirlenen tarımsal niteliğinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İl veya İlçe Müdürlüğünden sorulup görüşü alındıktan sonra tescilin mümkün olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun eşi adına yaptığı tasarrufun, borcun doğum tarihinden önce olduğu, açılan tasarrufun iptali davasının da 5 yıllık hak düşürücü süre gözetilerek açılması gerekeceği- Dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi halinde, davalı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-
Davada taraf olmayan kişi aleyhine usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunmadığı, açılmış olan bir davada ıslah yoluyla dahi olsa hasım değiştirilmesi ve davalı gösterilmeyen üçüncü bir kişinin davalı durumuna konulmasının ise mümkün olmadığı, bu nedenle davada taraf sıfatı bulunmayan kişinin mirasçıları hakkında hüküm tesisinin usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğu-
-6352 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin Anayasaya aykırı olduğuna dair yapılan başvuru üzerine verilen- Anayasa Mahkemesi'nin  04.07.2013 T. E: 2012/100, K:84 sayılı kararı-
Davalının iyiniyet savunmasına itibar edilemeyeceğinin açık olduğu, ne var ki; davalı ...’nın, ........ parsel sayılı taşınmazın kendi adına tapuda tescil tarihinden sonra binayı inşa etmeye başladığı dikkate alındığında, inşa edilen binanın asgari levazım bedelinin belirlenmesi, davacıya bedelin depo edilmesi için süre verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçt. Bir. K.’da açıklandığı gibi; muvazaalı temliklerde görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de MK.706 (ve BK.213; şimdi; TBK. mad. 237, Tapu K. 26)’da öngörülen şekil koşullarından yoksun olduğundan geçersiz sayılacağı, bu hususu miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların ileri sürerek muvazaa hukuksal nedeniyle tapu iptal ve tescil davası açabilecekleri, bu davada; muvazaalı bir işlemin söz konusu olup olmadığının saptanması için; ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve mâkul bir nedenin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılması gerekeceği -
Takas yoluyla edinilen, önceden özel kişiye ait olan taşınmazın sonraki tarihlerde ihale yoluyla satışa çıkarılarak belediyeye ait olması halinde 'belediyenin özel mülkiyeti'ne tabi olduğu ve kamu malı olmadığı bu nedenle; taşınmaz hakkında özel hukuk hükümlerinin uygulanması gerektiği- Belediyeye ait taşınmaz üzerine yapı yapan gerçek kişinin temliken tescil talebinde bulunduğu somut olayda inşaatın davalı belediyeden alınan ruhsata dayandığı, taşınmazın davacı gerçek kişiye teslim edildiği ve belediyenin bu inşaata bir itirazının bulunmadığı hususları nazara alındığında belediyenin davacıyı, davaya konu taşınmazı sahiplendiği hususunda inandırdığı, meşru beklenti içine soktuğu ve inşaatın yapılmasında açık rızasının bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğinden davacı gerçek kişinin iyiniyetli kabul edileceği ancak temliken tescil talebi için TMK.'nin 724. maddesinin diğer koşullarının mevcut olup olmadığının araştırılması gerektiği- Taşınmazın geçerli bir belediye meclis kararına dayanmaksızın encümen kararıyla ihale edildiği, tapu iptali ve tescili davasında da yapılan ihalenin tapu devrine esas alınamayacağının kesin olarak karara bağlandığı, Belediyenin açık rızasının bulunduğundan bahsedilemeyeceği, takip eden süreçte davacının kira bedelini ödediği hususları dikkate alındığında inşaatın başından beri iyiniyetin bulunduğu ve korunduğu hususunun ispatlanamadığı, iyiniyet olmadan TMK.'nin 724. maddesinin diğer koşullarının araştırılmasına gerek bulunmadığı görüşünün HGK. tarafından benimsenmediği-
İcra dosyasında yapılan araştırmadan borçlunun adresinde bulunmadığından bahisle mernis adresine tebliğ edilmesi, haciz tutanakları borç miktarı, malvarlığı araştırması göz önüne alındığında, kaçak olduğunun görüldüğü, Yargıtay içtihatlarına göre bu nedenle, borçlunun aciz halinin gerçekleşmiş sayılması, gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.