Mirasçılık belgesinin iptali davalarının hasımlı olarak açıldığı, sonucunun tarafları açısından kesin hüküm oluşturduğu dikkate alındığında çekişmeli yargı kapsamında kalan davalardan olduğu, bu nedenle 6100 sayılı HMK'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra açılan mirasçılık belgesinin iptali davalarına bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu-
Takip dayanağı ilamın hasımsız olarak alınmış «hisse senetlerinin pay kuponlarının kaybına ilişkin tespit kararı» niteliğinde olduğundan ilamlı takip konusu yapılamayacağı–
Vakıf senedinde belirtilen meblağdaki kuruluş malvarlığı yerine daha düşük meblağın TL bloke edilmiş olması ile kurucunun 5737 sayılı Vakıflar Kanunun 9/1.maddesinde sayılan suçlardan mahkumiyetinin olup olmadığı ile yerleşim yeri araştırılmadan tescile karar verilmesinin hatalı olduğu- Yeni kurulan vakıfların mahkeme siciline tescil ile tüzel kişilik kazanacağı, mahkemenin vereceği tescil kararının kurucu yenilik doğuran bir karar olduğu, yani yeni kurulan vakıflarda, tescile dair kararın tüzel kişiliğin kazanılması için ön koşul olduğu-
Hakim bozma ilamına uymak zorunda olmayıp eski kararında direnebileceği; ancak, bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurması gereken nedenlerden olmaması halinde taraflar veya vekillerinin, bozma kararına uyulmasını istemişlerse, artık mahkeme bozma ilamına uymak zorunda olup önceki kararda direnemeyeceği-
Hasımsız olarak açılan gerçek redde ilişkin davalarda, sulh hâkiminin görevinin, reddin süresinde olup olmadığını, ret edenin mirasçılık sıfatının bulunup bulunmadığının tespiti olduğu-
Uyuşmazlık; vesayet konusunda karar vermenin Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisinde olup olmadığı noktasında toplanmakta olup, Alman mahkemesi tarafından Türk milli hukuku ile çatışmayacak ve hatta aynı paralelde verdiği kararın ne milli hukuka ve ne de münhasır yetki ya da kamu düzeni ile bir alakası bulunmadığı, 1905 tarihli 'Kısıtlamaya ve Benzer Tedbirlere İlişkin La Haye Sözleşmesi'nin 3. Ve 7. maddelerine göre; kural olarak milli hukukun ve milli Devlet mahkemelerinin yetkili olmasına karşın hacir altına alınacak şahsın bulunduğu yer ( Almanya ) makamları da, ilgilinin milli hukukuna ( Türk Hukukuna ) veya bulunma yeri hukukuna ( Alman Hukukuna ) göre hacir kararı alabilecekleri öngörüldüğü, açıklanan tüm bu nedenlerle dava, kısıtlama kararının tanınmasına ilişkin olduğuna göre davanın kabulü gerekeceği-
Temerrüt faizi alacağına tekrar temerrüt faizi yürütülemeyeceği-
Mirasın reddi davasında görevli mahkemenin Sulh hukuk mahkemesi olduğu-
Mirasın gerçek reddinde mirasçıların, mirası kayıtsız şartsız reddettiğine ilişkin sözlü veya yazılı beyanı, bozucu yenilik doğurucu hak niteliğinde olup sulh hakimi tarafından tutanakla tespit edilmekle hukuki sonuç doğuracağı -

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.