Sözleşmenin geçerliğini etkileyen bir ikrahtan söz edilmesi için; iradesi sakatlanan tarafın bir tehdide maruz kalması, yapılan tehdidin ağır ve derhal vukubulacak bir tehlikenin mevcut olduğu kanaatini uyandırması, tehditte belirtilen tehlike sözleşenin şahsına veya yakınlarına yönelik olması, sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılmış bulunması ve nihayet tehdidin hukuka aykırı sayılması gerekeceği, bu cümleden olarak bir hakkın veya kanuni yetkinin kullanılması sözkonusu olmadıkça tehdit hukuka aykırı olduğu gibi, bir hakkın veya kanuni yetkinin kullanılacağı tehdidinin tehdit olunan için yarattığı güç durumdan aşırı menfaat elde etmek üzere yararlanılmışsa yapılan tehdidin yine hukuka aykırı olacağı-
Her ne kadar, inançlı işlem yönünden ileri sürülen iddia, yazılı bir delil ile ispat edilememiş ise de; toplanan deliller ve Sulh Ceza Mahkemesi’nin dava dosyası içeriği birlikte değerlendirildiğinde, çekişmeli taşınmazın davacı tarafından davalıya devriyle ilgili işlemin tehdidin yarattığı korkunun etkisiyle yapıldığı, böylece ikrah yönünden ileri sürülen iddiaların sübuta erdiği-
Üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa (MK. 3) vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmasının, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekeceği–
Vasiyetnamenin iptaline ilişkin davada mahkemece, vasiyetnamenin aslı görülerek ve tamamı getirtilip incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken fotokopi olan 3 sayfadan ibaret suret incelenmek suretiyle karar verilmesinin hatalı olduğu-
Marka hükümsüzlük davasında; davalı vekili tarafından karar düzeltme talep edildikten sonra davacı vekili tarafından davadan feragat dilekçesi verildiğinden, mahkemece ortaya çıkan yeni durum değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Korkutma (ikrah) hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemi- Davacı ile davalı arasındaki borç durumunun açıkça saptanması, belirlenen borç miktarının dava konusu taşınmazın temlik tarihindeki değerinden mahsup edilmesi ve bakiye bedel yönünden davacının terditli bedel isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davacı koca, davalı kadının kendisini hile ile kandırarak gerçekte bağış olduğu halde satış gibi gösterilerek ihtilaf konusu taşınmazın adına devrini sağladığını; aralarındaki sözleşmenin satış olmayıp bağış olduğunu ileri sürerek muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescili talebinde bulunmuştur. Senede bağlanmış sözleşmenin tarafları, o sözleşmeye ilişkin muvazaa iddiasını ancak senet ile ispat edebilir ve tarafların karı-koca olmasının bu kuralı ortadan kaldırmayacağı- Hile iddiasının gözönünde bulundurulması için hileye delalet edecek maddi ve hukuki olguların belirlenip bunlara dayanılması gerekli olup davacı bu hususta bir maddi vakıaya dayanmamış ve davacı muvazaa iddiasını yazılı delil ile de ispat edememiş olduğundan davalı tanık dinlenmesine muvafakat etmediğine göre davanın reddinin gerekeceği-
Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin gerek boşanmanın mali sonuçları, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmadığı, TMK. 166/3 gereğince boşanmalarına karar verilse de davacının anlaşmalı boşanma hükmünü gerçekleşen anlaşmaya rağmen temyiz etmesi davadan açıkça feragat etmedikçe anlaşmalı boşanma yönündeki iradesinden rücu niteliğinde olup, bu halde anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" (TMK. 166/1-2) olarak görülmesi gerektiği-
Davalı tarafından sunulan, davacının imzasını havi ve davacı tarafından imza inkarında bulunulmayan, hile, tehdit ve ikrah yoluyla imzalatıldığı davacı tarafından ispat edilemeyen, fazla çalışma ücreti, genel tatil ücreti ve hafta tatili ücreti alacakları açısından davalı savunması ile çelişmeyen, iş sözleşmesinin feshinden sonra imzalanan ve tüm bu nedenlerle geçerli olan ibra sözleşmesi (ibraname) gereği, fazla çalışma, genel tatil ve hafta tatili ücreti taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği- Davacı vekiline ıslah dilekçesini açıklaması, hangi alacağı ne miktarda arttırdığını açık bir şekilde belirtmesi için süre verip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Elbirliği ( iştirak ) halinde mülkiyete, tbir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.