3. HD. 15.03.2016 T. E: 3287, K: 3836-
Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı halinde, bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğunun kabul edileceği, aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılması gerektiği-
«İkrah» (tehdit) nedeniyle iptal (olumsuz tesbit) davasının, ikrahın ortadan kalkmasından itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiği–
İbraz edilen ücret bordrolarından bir bölümünün davacı imzası taşıması, bu imzaların davacı sigortalı işçi tarafından kendisine aidiyeti inkar veya hata, hile, ikrah durumu iddia ve ispat edilmemiş olması karşısında, bu devrede ücret bordrolarında belirtilen ve davalı Kurum kaydına geçmiş süreler dikkate alınarak fazla sürelere ilişkin istemin reddinin gerekeceği; sonraki devrelerin ise ücret bordrolarının davacı imzası içermemesi bordro tanığının ifadesi ve diğer delillerle çalışmanın varlığının anlaşılmış olması sebebiyle yapılacak inceleme ve araştırma sonucunda karar verilmesi gerekeceği-
Ceza mahkemesinin verdiği beraat kararı hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte değilse de, davalı hakkında yağma suçundan açılan ceza davasında davalı beraat etmiş olup, dosyaya sunulan delillerden senedin yağma fiili ile alındığına dair somut ve inandırıcı delile de rastlanmamış olduğundan, davacı senet nedeniyle borçlu olmadığını kanıtlayamamış olduğu ve mahkemece buna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Tenkis davalarında bir yıllık hak düşürücü sürenin, saklı paylı mirasçının (davacının), bu payının zedelendiğini öğrendiği tarihten itibaren başladığı- Vasiyetnamenin açılmasına ilişkin davada, vasiyetnameyi ve buna bağlı olarak saklı paylarının zedelendiğini öğrenen davacıların 1 yıllık hak düşürücüde tensik davası açtıkları anlaşıldığından, tenkis davasının hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilemeyeceği-
Sözleşmenin geçerliğini etkileyen bir ikrahtan söz edilmesi için; iradesi sakatlanan tarafın bir tehdide maruz kalması, yapılan tehdidin ağır ve derhal vukubulacak bir tehlikenin mevcut olduğu kanaatini uyandırması, tehditte belirtilen tehlike sözleşenin şahsına veya yakınlarına yönelik olması, sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılmış bulunması ve nihayet tehdidin hukuka aykırı sayılması gerekeceği, bu cümleden olarak bir hakkın veya kanuni yetkinin kullanılması sözkonusu olmadıkça tehdit hukuka aykırı olduğu gibi, bir hakkın veya kanuni yetkinin kullanılacağı tehdidinin tehdit olunan için yarattığı güç durumdan aşırı menfaat elde etmek üzere yararlanılmışsa yapılan tehdidin yine hukuka aykırı olacağı-
Her ne kadar, inançlı işlem yönünden ileri sürülen iddia, yazılı bir delil ile ispat edilememiş ise de; toplanan deliller ve Sulh Ceza Mahkemesi’nin dava dosyası içeriği birlikte değerlendirildiğinde, çekişmeli taşınmazın davacı tarafından davalıya devriyle ilgili işlemin tehdidin yarattığı korkunun etkisiyle yapıldığı, böylece ikrah yönünden ileri sürülen iddiaların sübuta erdiği-
Üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa (MK. 3) vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmasının, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekeceği–
Vasiyetnamenin iptaline ilişkin davada mahkemece, vasiyetnamenin aslı görülerek ve tamamı getirtilip incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken fotokopi olan 3 sayfadan ibaret suret incelenmek suretiyle karar verilmesinin hatalı olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.