Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişiminin anne yanında tehlikede olduğu ve annenin velayet görevini ihmal ettiğine ilişkin başkaca bir delil bulunmadığına göre (TMK. 183,348 ve349.maddelerindeki şartları da oluşmamıştır) 1999 doğumlu olup, anne bakım ve şefkatine muhtaç çocuğun velayetinin anadan alınamayacağı-
Velayeti anneye bırakılan müşterek çocuğun baba yanında yatıya kalacak şekilde, babanın çalışma gün ve saatleri de dikkate alınarak kişisel ilişki tesis edilmesi gerekeceği-
Üniversitede öğrenci olan ve gelirinin bulunmadığı tespit edilen davacının talebinin, MK. nun 365/II maddesi gereğince, geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun yardım nafakası istemi olduğu halde, dava dilekçesinde sehven yoksulluk nafakası olarak yazılmasının sonuca etkili olmayacağı- Dava tarihinde davacı anne tarafından TMK’nun 336/2 maddesi gereğince velayet hakkına dayanılarak açılan davada, yargılama sırasında reşit olan ve üniversitede öğrenci olan davacı tarafından asaleten yardım nafakası talebinde bulunulması ve daha sonra avukat ile davayı takip etmesi nedeniyle, reşit olduğu tarihten sonrası için de yardım nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
Davalı eş ve müşterek çocuklar lehine hükmedilen tedbir nafakasının,boşanma davasının reddedilmesi ve nafakanın devamına ilişkin bir karar da verilmemiş olduğundan boşanma hükmünün kesinleşeceği tarihe kadar devam edip kesinleşme tarihinde son bulacağı-velayet hakkının boşanma hükmü ile beraber herhangi bir tarafa verilmemesi halinde boşanma kararının kesinleşmesi ile birlikte çocuklar lehine hükmedilen nafakanın sona ereceği-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 405, 406 ve 408. maddeleri kapsamında kalan, akıl sağlığı, malvarlığını kötü yönetme ve yaşlılık sebeplerine dayalı kısıtlanma kararı verilmesi istemi-
Davalıların ortak çocukları olarak nüfus kaydında gözüken Z....’nin velayetinin düzenlenmesi yönünden, taraflara vakıa ve olguları bildirme ve bunları kanıtlama olanağının tanınması, adil yargılama hakkı"nı da içeren "hukuki dinlenilme hakkı"nın bir gereği olduğu göz ardı edilerek ve velayet davalarının kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alındığında mahkemece basit yargılama usulünde duruşma yapılmaksızın da karar vermeye imkan tanıyan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 320/1. maddesinin uygulanmasında hataya düşülerek; taraflara cevap verme ve iddiaları doğrultusunda delillerini bildirmeleri için süre verilmesi, gösterdikleri takdirde taraf delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek gerçekleşecek sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerektiği-
Daha önce muhatapça açılıp okunsa da, elektronik yolla yapılan tebligatın, tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı-
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı kadının eşini ihmal edecek şekilde telefonla meşgul olduğu, bu sebeple çıkan dedikodular sebebiyle erkeğin eşine güveninin kalmadığı ve tarafların cinsel ilişkiden kaçındıkları anlaşıldığından, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Ağır kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Artırılması istenen nafaka 04/10/2007 tarihindeki koşullara göre verilmiş olup, bu davanın açıldığı 19.09.2012 tarihine kadar geçen süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik koşullarında değişme ve gelişme olduğundan nafakanın en azından TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması gerekeceği-
Yemin deliline dayanılmasına rağmen mahkemece yemin konusunda ihtaratta bulunulmadığı ve eksik inceleme ile hüküm kurulamadığından bozmayı gerektirdiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.