Tahliye talebi olmadan icra müdürlüğünce kendiliğinden örnek 13 ödeme emri düzenlenerek gönderilmesinin hukuki sonuç doğurmayacağı,hukuki sonuç doğurmayan ödeme emrine dayanarak tahliyeye karar verilemeyeceği-
Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerektiği, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipoteklerin, bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunulmasını engelleyeceği, ancak, haciz tarihinde ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabileceği-
Takibin şekline göre İİK.nun 62/1.maddesi uyarınca her türlü itirazın muttali olunan tarihe göre yedi gün içinde icra dairesine yapılması gerekeceği-
Borçlu hakkındaki icra takibi kesinleştikten ve borçlu tarafından bu kanuna göre haczi yasak olan emekli maaşı üzerine haciz konulmasına muvafakat edildikten sonra, icra müdürlüğünce uygulanan haciz işleminin, 5838 sayılı Kanun’un 32. maddesiyle 5510 sayılı SGK’nun 93/1. maddesinde yapılan değişiklikle getirilen hüküm karşısında geçerli olduğu, bu düzenlemenin İİK’nun 83/a maddesi karşısında özel hüküm sayılacağı ve öncelikle tatbik edileceği-
İlk Derece Mahkemesi tarafından harçtan muaf olan davalı TMSF'nin harçtan muaf olduğu gözetilmeden peşin harcın mahsubu ile harç masraflarının davalı TMSF'ye yükletilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince bu hususun gözden kaçırılması hatalı olup, bozma sebebi ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
İcra Mahkemesine yapılan başvurunun, 5999 s. Yasa'nın, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen Geçici 6. maddesi/son fıkrası gereğince haciz yapılamayacağından hacizlerin kaldırılmasına yönelik olup halen derdest olduğu, bu durumda bu başvuru ile dava konusu başvurunun farklı sebeplere dayandığı, derdestlik durumunun söz konusu olamayacağı o halde Mahkemece, haciz tarihi itibariyle uygulanması gerekli 5302 sayılı Kanun'un 7/son fıkrası uyarınca, haczedilen hesaplar üzerinde gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, proje karşılığı borçlanma yoluyla elde edilen gelir, vergi resim ve harç veya şartlı bağış olup olmadıkları ya da hesaplardaki paraların kamu hizmetinde fiilen kullanılıp kullanılmadığı belirlenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Mahkemece resen incelenmesi gereken fesih sebeplerinin gerekçesiyle birlikte tek tek tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece yetkiye ancak itiraz halinde bakılabileceğinden ihtiyati haciz talebi üzerine İİK. mad. 50 gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Borçlunun ticaret sicil adresinde borçlu şirket yetkilileri ve çalışanı bulunmadığına göre tebligat memurunca tebliğ işleminin 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre yapılmasında yasaya aykırılığın olmadığı- Muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin belirlenmesi ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tesbit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibariyle böyle bir araştırmanın yapılmamış olmasının, tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmayacağı-
Borçlunun, genel haciz yolu ile başlatılan takip talebinde istenen işlemiş faiz miktarına itirazının borca itiraz niteliğinde olduğu ve bu itirazın icra dairesine bildirmesi gerektiği- Borçlunun borca itirazlarını icra dairesi ile birlikte ayrıca icra mahkemesine de bildirmesinin fuzuli bir başvurudan ibaret olup hukuki sonuç doğurmayacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.