İflas kararı, istihkak iddiası hakkında verilen karardan sonra kesinleştiğinden, mahkemece, adı geçen borçlu şirket yönünden, İİK'nin 193/2 maddesi uyarınca takibin düştüğü ve hacizlerin kalktığı, dolayısıyla üçüncü kişinin açtığı İİK 97-99. maddelerinin uygulanmasına ilişkin şikayet konusuz kaldığından, şikayet hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesine karar verilmesi gerektiği-
Alacaklı vekilince 19/11/2009 tarihli, "borçlunun haciz tutanağında belirttiği ödeme taahhüdünün kabul edildiği ve taahhüt tarihine kadar işleyecek faizden feragat edildiği"ne ilişkin kabulünün, kabul muhtırası şeklinde borçlu sanığa 25/11/2009 tarihinde tebliğ edilmesi karşısında, taahhüdün geçerliliğinde kuşku bulunmadığı-
İcra emrinin borçlu şirkete 05.06.2014 tarihinde davalı üçüncü kişi imzasına tebliğ edildiği, ödeme emrinin tebliğ edildiği adrese 27.06.2014 tarihinde, hacze gidildiği ve haciz tutanağında “...adresin kısmen taşınmış/taşınmak üzere...” olduğu tespiti yapılmış ve çevreden sorulması üzerine caddenin karşısına taşındığının öğrenildiği, bu adreste dava konusu haczin gerçekleştiği, icra emri tebligatının davalı üçüncü kişi tarafından alınması, haciz mahallinde borçluya ait güncel evrakların bulunmuş olması dikkate alındığında, somut olayda İİK'nin 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu dolayısı ile alacaklı yararına olup, üçüncü kişi tarafından istihkak iddiası ile birlikte sunulan bayilik sözleşmesi ve faturaların yasal mülkiyet karinenin aksinin ispatı için yeterli olmadığı-
İcra ve İflâs Kanunu'nun 265/I kanun hükmündeki mahkeme ihtiyati haciz kararını veren mahkeme olup, menfi tespit davasına bakan mahkemenin alacağın esasını inceleyen mahkeme olarak nitelendirilmesi suretiyle görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunmasının zorunlu olduğu- Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesinin mümkün olmadığı- Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantının açıklanması gerektiği-
İcra ve İflas Kanunu'nun 277. ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
HMK.’nin 115/3. maddesi gereğince “Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, davanın usulden reddedilemeyeceği-
Menfi tespit davasında, davacı vekili mahkemece verilen süre içinde dava dilekçesini açıklamış ve talebin, senetler yönünden borçlu olunmadığının tesbiti ile davalıdan istirdadı olduğunu bildirmiş olup davanın menfi tespit ve istirdadı istemine ilişkin olduğu anlaşılmakta olduğundan, işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Davalı borçlu ve üçüncü kişi arasında alacak-borç ilişkisinin bulunmasının tarafların birbirlerini tanıdıkları ve üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulünü gerektireceği, bu halde işlemin İİK’nun 280/1. maddesi kapsamında iptali ile dava İİK’nun 283/2. maddesi gereğince bedele dönüşeceğinden, taşınmazın dördünce kişiye satıldığı tarihteki değerinin davalı üçüncü kişiden alacak ve ferileri ile sınırlı olarak tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
İİK’nın 277 vd. gereğince namı müstear niteliğindeki taşınmaz satışlarının iptalinin istendiği somut uyuşmazlıkta; İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince tasarrufun borçlu tarafından yapılması gerektiği, davaya konu taşınmazın borçlunun bir tasarrufu olmaksızın, cebri icrada davalıya ihale edildiği, tasarrufun iptali koşullarının oluşmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.