Uyarlama davalarında, sözleşmeye bağlılık ve saygı esas olup, uyarlama daima yardımcı bir çözüm olarak düşünülmelidir; sözleşmeye yazılan özel hükümler, yorumlanıp tarafların sağladığı hak ve yararlar değerlendirilmesi, ekonomik değişikliklerin etkileri, kiralananın nitelikleri gibi somut olayın özelliği ile belirlenecek tüm objektif ve subjektif hal ve koşullar kıymetlendirilmeli, uyarlama yapılması kanaatına kavuşulursa, sözleşmedeki intibak boşluğu hak ve nesafet, doğruluk, dürüstlük kuralları (MK Md.4, 2/1) ışığında yasa boşluğunda olduğu gibi MK. Md.1’deki yetki kullanılarak doğrudan kendisinin yaratıp takdir ettiği bir kuralla hakim tarafından doldurulmasının gerekeceği-
İİK. 278/2. maddesinde belirtilen "edimler arasında aşırı fark bulunmadığı"nın davalı-üçüncü kişi tarafından yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanmış olması ve bu kişinin borçludan taşınmazı satın aldığı sırada, borçluların alacaklılardan mal kaçırmak veya alacaklılarını zarara sokmak amacıyla (kasdıyla) hareket etmiş olduğunu bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun davacı-alacaklı tarafından kanıtlanamamış olması halinde, iptâl davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz satışı dışında davalı borçlu ve üçüncü kişi arasında başka bir ticari ilişki olduğu iddia ve ispatlanamadığından, banka dekontunda ipotek borcu veya taşınmaz satış bedeli gibi bir şerhin bulunmaması ödemenin başka bir amaçla yapıldığını göstermeyeceği; ödemenin satış tarihi, ipotek miktarı, ipoteğin kalkmış olması gibi maddi ve hukuki olaylar karşısında taşınmaz satışına ilişkin olduğunu kabulünü gerekeceği- Dava konusu taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılması için davalı üçüncü kişi tarafından davalı borçlunun hesabına gönderilen para ile tapudaki satış bedeli toplandığında, anılan taşınmazın davalıya olan maliyeti ile bilirkişi tarafından belirlenen bedel arasında misli fark bulunmadığı anlaşıldığından, anılan tasarrufun İİK. mad. 278/3-2 gereğince iptalinin mümkün olmadığı-
Tacir olan davacı yönünden, uyarlamanın temel koşullarından biri olan “Sonradan ortaya çıkan olguların tahmin edilemez nitelikte olması veya olgular tahmin edilebilmekle birlikte, bunların sonuçlarının somut olaya etkilerinin bu derecede ağır olabileceğinin öngörülememiş olması” unsuru gerçekleşmediğinden uyarlama yapılamayacağı-
«Kötüniyetin isbatı» - Borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişilerin kötüniyetli (yani; dava konusu taşınırı/taşınmazı borçludan devir (satın) aldığı tarihte, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak veya alacaklılarına zarar vermek kasdıyla hareket ettiğini bildiği veya bilebilecek durumda) olduğunun davacı-alacaklı tarafından kanıtlanması gerekeceği-
Mezkur hükme karşı davacı tarafın istinaf kanun yoluna başvurmamış olması sebebiyle varlığını ileri sürdüğü dönme hukuki sebebinden kaynaklı istemin reddine dair kararın gerekçesinin, davalı taraf bakımından usuli müktesep hak oluşturduğu, hal böyle iken Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf istemi üzerine İlk Derece Mahkemesinin hata sebebine dayalı davanın kabulüne dair kararı yerinde görülmeyerek kaldırılmış fakat bu kerre davacı yanca sözleşmedeki dönme hakkının kullanılmasının haklı nedenlere dayandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verildiği, ancak İlk Derece Mahkemesinin dönme hukuki sebebinden kaynaklı istemin reddine dair kararının gerekçesi davalı bakımından usuli müktesep oluşturduğu gibi Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nın 355. maddesine de uygun olmadığı anlaşılmakla bu hususlar gözardı edilerek verilen hükmün davalı yararına bozulmasına karar vermek gerektiği-
Hukukumuzda «sözleşmeye bağlılık ilkesi»nin yanında «sözleşme serbestisi ilkesi»nin de kabul edilmiş olduğu, bu ilkelere göre kişilerin özel hukuk alanında özel ve tüzel kişilerle olan ilişkilerini, varolan hukuk düzeni içinde kalmak koşuluyla diledikleri gibi düzenlemek, diledikleri konuda, diledikleri ile diledikleri tipte sözleşme yapmak hak ve özgürlüğüne sahip oldukları, «sözleşmeye bağlılık ilkesi»nin hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biri olduğu, kredi sözleşmesinden kaynaklanan uyarlama davalarında mahkemece krediler konusunda uzman ve üniversitenin ekonomi, bankacılık ve ticaret hukuku arabilim dallarında görevli öğretim üyelerinden oluşacak bilirkişi kurulundan mütalâa alınması gerekeceği–
Toplu iş sözleşmesi kendine özgü bir özel hukuk sözleşmesi olduğundan, öngörülmeyen ve beklenilmeyen olağanüstü ekonomik koşulların gerçekleşmesi durumunda değişen şartlara uyarlanmasının gerekeceği-
Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette, çarpıcı, adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse, tarafların artık o akitle bağlı tutulamayacakları ve değişen bu koşullar karşısında M.K. 2. maddesinden yararlanılarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesi gerekeceği-
3. HD. 19.09.2018 T. E: 2017/3615, K: 8697-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.