Tacir olan davacı yönünden, uyarlamanın temel koşullarından biri olan “Sonradan ortaya çıkan olguların tahmin edilemez nitelikte olması veya olgular tahmin edilebilmekle birlikte, bunların sonuçlarının somut olaya etkilerinin bu derecede ağır olabileceğinin öngörülememiş olması” unsuru gerçekleşmediğinden uyarlama yapılamayacağı-
«Kötüniyetin isbatı» - Borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişilerin kötüniyetli (yani; dava konusu taşınırı/taşınmazı borçludan devir (satın) aldığı tarihte, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak veya alacaklılarına zarar vermek kasdıyla hareket ettiğini bildiği veya bilebilecek durumda) olduğunun davacı-alacaklı tarafından kanıtlanması gerekeceği-
Mezkur hükme karşı davacı tarafın istinaf kanun yoluna başvurmamış olması sebebiyle varlığını ileri sürdüğü dönme hukuki sebebinden kaynaklı istemin reddine dair kararın gerekçesinin, davalı taraf bakımından usuli müktesep hak oluşturduğu, hal böyle iken Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf istemi üzerine İlk Derece Mahkemesinin hata sebebine dayalı davanın kabulüne dair kararı yerinde görülmeyerek kaldırılmış fakat bu kerre davacı yanca sözleşmedeki dönme hakkının kullanılmasının haklı nedenlere dayandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verildiği, ancak İlk Derece Mahkemesinin dönme hukuki sebebinden kaynaklı istemin reddine dair kararının gerekçesi davalı bakımından usuli müktesep oluşturduğu gibi Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nın 355. maddesine de uygun olmadığı anlaşılmakla bu hususlar gözardı edilerek verilen hükmün davalı yararına bozulmasına karar vermek gerektiği-
Hukukumuzda «sözleşmeye bağlılık ilkesi»nin yanında «sözleşme serbestisi ilkesi»nin de kabul edilmiş olduğu, bu ilkelere göre kişilerin özel hukuk alanında özel ve tüzel kişilerle olan ilişkilerini, varolan hukuk düzeni içinde kalmak koşuluyla diledikleri gibi düzenlemek, diledikleri konuda, diledikleri ile diledikleri tipte sözleşme yapmak hak ve özgürlüğüne sahip oldukları, «sözleşmeye bağlılık ilkesi»nin hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biri olduğu, kredi sözleşmesinden kaynaklanan uyarlama davalarında mahkemece krediler konusunda uzman ve üniversitenin ekonomi, bankacılık ve ticaret hukuku arabilim dallarında görevli öğretim üyelerinden oluşacak bilirkişi kurulundan mütalâa alınması gerekeceği–
Toplu iş sözleşmesi kendine özgü bir özel hukuk sözleşmesi olduğundan, öngörülmeyen ve beklenilmeyen olağanüstü ekonomik koşulların gerçekleşmesi durumunda değişen şartlara uyarlanmasının gerekeceği-
Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette, çarpıcı, adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse, tarafların artık o akitle bağlı tutulamayacakları ve değişen bu koşullar karşısında M.K. 2. maddesinden yararlanılarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesi gerekeceği-
3. HD. 19.09.2018 T. E: 2017/3615, K: 8697-
Kira bedelinin uyarlanmasına ilişkin davada, mahkemece; yerinde uygulama yapılıp, uzman bilirkişiler düşüncesinden de yararlanmak suretiyle, kiralananın niteliği, kullanma alanı, konumu, bölgede kira parasını da etkileyecek normalin üstündeki imar ve ticari gelişmeler gibi değişiklikler, emsal kira paraları, vergi ve amortisman giderlerindeki artışlar araştırılıp, değerlendirilerek, sonuçta işlem temelinin çöktüğü, sözleşmedeki çıkar dengesinin katlanılamayacak derecede davacı aleyhine bozulduğunun benimsenmesi halinde kiracının ne miktar kira parasından sorumlu olacağının belirlenmesi, böylece sözleşmedeki kira parasını, tarafların amacına uygun objektif iyiniyet, hak ve nesafet kurallarının elverdiği ölçü ve düzeyde uyarlanması, aksi halde ise davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İvazlar arasında bir mislini aşan fahiş fark bulunmadığı, diğer yandan 3.kişi konumundaki davalı İ.'in borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden oldu­ğu da kanıtlanamadığından, bu durumda mahkemece kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Yurt dışında yaşayan davacının Türkiye'deki taşınmazların rayiç değerini bilmemesinin olağan karşılanması, taşınmazın bulunduğu mahallenin muhtarı olan aynı zamanda emlak alım satımı ile ilgilenen H.'in davacının bu tecrübesizliğinden yararlanarak gerçek değerinin altında bir bedelle bu taşınmazı elde ettiği- İlk el konumundaki H.'e yapılan temlikin gabin nedeniyle geçersiz olduğu- H. ile N. arasındaki işbirliğinden dolayı N.'ın da iyiniyetli olmadığının açık olması sebebiyle davanın kabulünün gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.