Davalı şirket tarafından davacıya gönderilen ............... Noterliği'nin ............. tarihli ............. yevmiye no.lu ihtarnamesinde, davacı tarafından gönderilen faturaların yapılan işlerle uyumlu olmadığı, fahiş ve haksız olduğu, haksız kazanç sağlayıcı nitelikte olduğu belirtilmekle, ................ tarafından imzalanan "teklifiniz kabul edilmiştir" denilerek imzalanan ve sözleşme haline gelen belge nedeniyle .................'ın şirketi temsile yetkili olduğunun davalı şirketçe kabul edildiği, mahkemece yapılan incelemede, dosya kapsamında bulunan tespit raporu ve faturalar değerlendirilerek, davacı tarafından davalıya kesilen fatura bedellerinin davacı tarafından yapılan işler kapsamında kadri maruf olduğu tespit edilmiş olup, bu doğrultuda davanın kabulünün yerinde olduğu-
Vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağlayacağı, vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu hususun vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalacağı, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamayacağı, ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, Medeni Kanun'un 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekeceği, söz konusu yasa maddesinin buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu, aksine düşüncenin kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olacağı, oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyetin korunmadığı, daima mahkum edildiği, nitekim uygulama ve bilimsel görüşlerin bu yönde geliştiği ve kararlılık kazandığı-
Davacıların ceza yargılaması sırasında aldıkları ödemenin ne kadarının maddi, ne kadarının manevi tazminat için olduğu hususunda yeniden değerlendirme yapılması istenmiş, yerel mahkeme ise yapılan ödemenin tamamının maddi tazminata mahsuben yapıldığını kabul ederek hesaplama yaptığı; oysa ki, yapılan ödeme ceza kararında da açıkça belirtildiği üzere maddi ve manevi tazminata karşılık yapılmış olup ne kadarının maddi ne kadarının manevi tazminata karşılık yapıldığı anlaşılmadığından yapılan ödemenin yarısının maddi tazminata diğer yarısının da manevi tazminata karşılık yapıldığının kabulü gerektiği- Manevi tazminat, olaydan duyulan elem, üzüntü ve acının karşılığı olup, niteliği itibariyle bölünemez ve sonradan artırılamaz olmasına ve davacılar ceza yargılaması sırasında verilen karar ile manevi zararlarının karşılanmış olmasına göre davacılar yönünden anılan davacıların manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiği-
Pay sahiplerinin şirkete sermaye olarak verdiklerini geri isteyemeyeceği; tasfiye paylarına ilişkin haklarının saklı olduğu, dolayısıyla, kooperatifin iflasına karar verilmesi halinde, kooperatifin iflas masasına kaydedilmesini isteyemeyecekleri, zira üyelerin kooperatif sermayesi mahiyetinde ödedikleri meblağların öncelikle ''kooperatif borçlarının'' ödenmesi için kullanılacağı, şayet iflas tasfiyesi sonucunda artan meblağ kalırsa, kalan bu meblağ üzerinde kooperatif üyelerinin payları oranında hak sahibi olacakları, bu nedenlerle iflas sıra cetvelinin düzenlenmesi aşamasında üyelik aidatı olarak kooperatife konulan sermayenin masaya kayıt-kabulünün mümkün olmadığı, davacının kooperatif üyesi olduğu ve ödediği bedelin sermaye payı olduğu, bu nedenle davacının sermaye payını iflas masasına alacak olarak kaydettiremeyeceği dikkate alınarak davanın tazminat yönünden de reddi gerekirken bedelin iflas masasına kaydının doğru olmadığı-
Uyuşmazlık, davalı sigorta şirketi tarafından Karayolları Motorlu Araçlar İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası (İMMS) Poliçesi ile teminat altına alınan aracın karıştığı trafik kazası sonucu davacıların desteğinin vefat etmesi nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkindir...
Makina Kırılması Sigorta Poliçesinin "Sürücü ve Operatör Belgesi Klozu" başlıklı madde metnindeki düzenleme ve Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğünün yazıları ile olayın sigortalı beton pompasından beton dökümü esnasında sağ arka ayak kısmının yumuşak zemine gömülmesi neticesinde aracın yapısından dolayı tam devrilmenin oluşmamakla birlikte aracın sağ yanı üzerine kamyon ve platformun kayması şeklinde meydana geldiği hususları birlikte değerlendirildiğinde dava konusu olay sonucunda beton pompasının borularında, silindirlerinde, dirseklerinde ve dosyada mevcut ekspertiz raporu ve faturalarda ayrıntılı şekilde belirtilen bilumum mekanik ve hidrolik aksamlarında oluşan hasarın poliçe teminatı kapsamında kabul edilemeyeceği-
Tapuda kargir ev ve arsa vasfındaki dava konusu taşınmaz üzerindeki bağımsız bölümün davacı ve ölen eşinin aile konutu olduğu; konutun "aile konutu" olduğunun tespitine karar verilmesi gerekeceği-
818 sayılı Borçlar Kanun'unda gerçek kişi kefiller için zamanaşımı sınırlaması bulunmadığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (6098 sayılı Kanun) ise bu sürenin 10 yıl olduğu-
İİK'nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 4. bendinde, borçlunun çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletleri haczedilemeyeceği düzenlenmiş olup, bu maddeye dayalı haczedilmezlik şikayetinde bulunma hakkının şahsi hak niteliğinde olduğu, iddiada bulunan kişinin çiftçilik yapıp yapmadığı ve haczedilen taşınmazın borçlunun ve ailesinin geçimi için zorunlu olup olmadığı araştırılarak sonuçlandırılması gerektiği, bu nedenle, henüz kendisine takip yöneltilmemiş mirasçının kendisi ve ailesinin ihtiyacı nedeniyle bu yargılamaya devam etmesinin mümkün olmadığı, somut olayda, şikayetçi borçlunun yargılama sırasında ölümü nedeniyle maişet iddiasının dayanağı ve dolayısıyla haczedilmezlik şikayetinin konusu kalmadığından, mahkemece istemin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin tahsili istemli dava devam ederken davacının dava konusu taşınmazları satın alındığı kısıtlılık şerhi nedeniyle davacının söz konusu taşınmazlarda tarım yapmak kastıyla hareket ettiğinin kabul edilemeyeceği, bu nedenle davacının taşınmazları satın almasının yegane sebebinin, işbu davada belirlenecek olan tazminatı devralabilmek olduğu, satın alınan taşınmazların tasarrufunda yasal bir nedenle kısıtlılık hali mevcutken ve işbu tazminat davası devam ederken satın alınmasının dürüstlük kuralının en önemli türlerinden biri olarak değerlendirilen çelişkili davranma yasağına aykırı bir mahiyetinin bulunduğu ve bu nedenle taşınmazlar için belirlenen tazminat bedelinden %20 oranında hakkaniyet indirimi yapılması isabetli görülmediği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.